|
Geriye kalanlar

Aradan günler geçti ama hepimiz içimizde biraz sonra başlayabilecek korkunç bir sarsıntının ürpertisiyle dolaşıyoruz hâlâ.

Bütün konuşmalarımızda, bütün davranışlarımızda, bütün hallerimizde o gecenin şiddeti azalmayan şaşkınlığı var.

Kendimize gelemedik.

Sanırım kolay kolay da gelemeyeceğiz.

Görünen o ki; bireysel ve toplumsal varlığımızı sallayıp duran artçı depremler daha uzun süre devam edecek.

Çoğumuz için daha önce şahidi olmadığımız büyüklükte bir sarsıntı yaşadık çünkü.

Bilim adamları 17 Ağustos''tan sonra kıyı şeridinin haritasında değişikler yapmak gerektiğini söylüyorlar.

Sanırım tek başına bu yeterli olmayacak; çünkü içimizin coğrafyasında da önemli değişiklikler yaptı deprem.

Belki o koca merceklerimizi çevirip bir de içimize göz atmalıyız yeniden.

Öyle çok şey değişti, öyle çok şey uzaklaştı ve yakınlaştı ki bize; her şeyi yeni baştan düşünmeliyiz belki de.

Adını günlük konuşmalarımızda geçirmemeye gizli bir dikkat gösterdiğimiz ölüm aramızdan biri olup çıktı.

Kazanmanın hayatın yegane ideali haline geldiği hayatlarımız, kaybetmenin hazin varlığıyla yüzleşti zorunlu olarak.

Kimimiz en yakınlarımızı kaybettik enkazların altında, kimimiz evimizi, sokağımızı, şehrimizi, yaşama alışkanlıklarımızı kaybettik.

O mübarek adamın söylediği gibi "anılarımızı bile kaybettik" kimimiz.

Kimimiz içinse sesi uzaktan bile hoş gelmeyen bir karabasan olarak gelip geçti her şey.

Ama depremin sallantısını en hafif şiddetiyle hissedenlerin gözünde bile, küçüle küçüle minicik kaldı dünya.

Hayata tırnaklarını geçiren hırslardan geriye hiçbir şey kalmadı sanki.

Sanki yeni bir desteden yeni kağıtlar dağıtıldı hepimize.

Ya da tam böyle olmadı ama ben böyle görmek istiyorum her şeyi.

Bir arkadaşım, depremden sonra en nefret ettiği kişilerden bile eskisi kadar nefret edemediğini söyledi.

Bu karanlık iki hafta boyunca herkesin gözlerinde sanki aynı mutedil kandil ışıldayıp durdu.

Umarım bu büyük felaket biraz olsun nurlandırır, aydınlatır dünyalarımızı.

Buna çok ihtiyacımız var.

Doymaz bir iştihanın sırıtışıyla yakalandık çünkü hepimiz o ilahi fotoğrafa.

İşte günlerdir içimiz burkularak o acı 17 Ağustos hatırasına bakıyoruz, pişmanlık, korku, umut, iman arası duygularla.

Evet, sanırım değişti içimizin haritaları!

Belki o korkunç 7.4''ün sarsıntısıyla her şey yerli yerine oturdu ruhlarımızda, her şey olması gerektiği gibi oldu.

Belki aksayan şeyler yoluna girdi.

Bunu kendinize bir sorun!

Öyle hissediyorsanız; içinizdeki o 17 Ağustos ürpertisine sahip çıkmanız gerekecek.

Ve sanırım gözlerinizdeki o mutedil kandilleri seveceksiniz.

25 yıl önce
Geriye kalanlar
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi