|
“Hayal gücü olmayanın kanatları yoktur”
Muhammed Ali önemliydi, sadece biz Müslümanlar için değil, dünyada yaşayan herkes için... Son birkaç günde pek çok kez işittiğiniz hikayelerde olduğu gibi, 'sabaha karşı kalkıp topluca Muhammed Ali'nin maçını seyreden aileler'den biriydi benim ailem de. Hiç şüphe yok ki Muhammed Ali son yüzyılın en önemli karakterlerinden de biriydi. Olağanüstü bir sporcuydu, çok karizmatik, renkli ve etkileyiciydi. Haksızlığa karşı bütün kariyerini tehlikeye atmayı göze alacak kadar da hakkaniyetli, dirayetliydi. Müslümanlığını izzetle, vakarla yaşadı ve bundan daima gurur duydu.

Malcolm X, genç bir boksör olarak ringlerde fırtınalar estirmeye başladığı yıllarda onun için şunları söylemişti: “Gücü elinde tutanlar, başarılı bir şekilde, özgüveni olmayan ve pasif bir Amerikalı siyahî imajı oluşturdular. Ancak Cassius bu siyah imajının tam zıddı olarak ortaya çıktı. En muhteşem olduğunu söyledi. Her şey onun aleyhineydi ama o kazandı ve kendisini favori görmeyenleri daima üzdü. Şampiyon oldu. İnsanlar kendilerini Cassius'la ve onun ortaya koyduğu siyah imajıyla bağdaştırmaya başlayınca bunun kendileri için sorun olacağını düşündüler. Çünkü sokaklarda 'En büyük benim!' diyen siyahlar olacaktı.”

Malcolm X haklıydı, Ali 'En büyük benim!' derken tam olarak kendisinden sözetmiyor, Amerika'da ve dünyanın her yerinde haksızlığa uğrayanlar adına başkaldırıyordu.

Clear Lewins'in Muhammed Ali'nin hayatına daha içeriden, daha yakından bakan belgeseli 'Ben Ali- I Am Ali'yi kısa zaman önce izlemiştim. Oradan öğrendiğim güzel bir ayrıntı var hayatına ilişkin; Ali, daha sonra yeniden hatırlamak üzere çocukları, yakınları ve dostlarıyla yaptığı telefon konuşmalarını kayda alıyordu. Bu kayıtlardan birinde o sırada 11 yaşında olan kızı Maryum'a gelecekte ne yapmak istediğini soruyor ve arkasından şunları söylüyor: “Allahın yarattığı her şeyin bir amacı var. Ağaçların bir amacı var. Bir ineğin amacı nedir?” Kızı cevap veriyor: “Bize süt verir.” Ali bu defa: “Peki, güneşin amacı ne?” diye soruyor. Kızı: “Bize ışık ve sıcaklık verir” diyor. Ali ekliyor: “Ve canlıların büyümesini sağlar. Allahın yarattığı her şeyin, ineklerin atların, ayın, güneşin, karıncaların her şeyin bir amacı var. Peki senin amacın nedir? Sen bir insansın. Allah güneşe bir amaç verdiyse insanın da bir amacı vardır. Herkesin bir amacı varsa senin amacın ne?” Kızı: “İnsanların iyi hissetmesini sağlamak ve onları iyileştirmek” diye cevap veriyor. Ali bu cevabı çok beğeniyor.

Yine aynı belgeselde menejeri Gene Kilroy'un anlattığı dokunaklı bir hikaye var Ali'nin hayatından, aynen aktarıyorum: “Bir gün Deer Lake Pennsylvania'ya gidiyorduk. Orada çelimsiz küçük bir çocuk vardı. Muhammed Ali ile tanışmak istiyordu. 'Sorun değil' dedim ve babasıyla oğlanı getirdim. Muhammed Ali çocuğa baktı ve 'Neden bu sıcakta o yün şapkayı takıyorsun? Hava çok sıcak' dedi. Çocuk, 'Lösemi hastasıyım ve saçlarım yok, kemoterapi görüyorum' dedi. Ali, “Ben George Foreman'ı, sen lösemiyi yeneceksin' dedi. Çocuk ona baktı ve 'Umarım haklısındır Ali, umarım' dedi. Gidip kameramı aldım ve küçük çocukla Ali'nin bir fotoğrafını çektim. Babasının da adresini aldım. Ali fotoğrafın üzerine 'Ben George Foreman'ı, sen lösemiyi yeneceksin, Tanrı seni korusun. Muhammed Ali' yazdı. Yaklaşık iki hafta sonra bir telefon geldi. Çocuğun babasıydı: 'Jimmy çok hasta, Pennsylvania Üniversite Hastanesi'ndeyiz, başaramayacak! Ama hayattaki en büyük isteği Ali ile tanışmaktı' diyordu. 'Çok üzgünüm, yapabileceğimiz bir şey var mı?' dedim, 'Hayır' dedi. Sonraki sabah koşudaydık. Sabaha karşı 04.30 civarıydı, güneş bile doğmamıştı. Ona çocuktan bahsettim. 'Pekala, şöyle yapacağız' dedi, 'antrenmanı bitirip bir duş alacağım ve hastaneye gideceğiz.' Hastaneye gittik, iki saatlik bir yoldu ve nihayet oradaydık. Küçük çocuk beyaz çarşaflarda yatıyordu. Saçsız, kocaman mavi gözlü, beyaz bir çocuk. 'Muhammed, geleceğini biliyordum' dedi. Muhammed yaklaşıp çocuğa sarıldı, 'Sana söylemiştim, sen kanseri yeneceksin, ben de Foreman'ı' dedi. Küçük çocuk, 'Hayır Muhammed, Ben Tanrı ile tanışacağım ve ona seni tanıdığımı söyleyeceğim' dedi. İki saatlik dönüş yolunda tek kelime konuşulmadı. Bir hafta sonra küçük çocuk öldü. Babası beni aradı, Ali cenazeye gitmek istemedi. Bu onun için çok üzücüydü, cenazeye ben gittim. Küçük çocuk tabutun içinde o fotoğrafla yatıyordu. Çocuk cennete gidecekti ve Muhammed Ali'nin arkadaşı olduğunu söyleyecekti.”

Yine telefon kayıtlarından birinde, “Yüce Allah'a şükürler olsun, hayatım güzeldi. Ve hayatın ne kadar güzel bir şey olduğunu keşfedebildim” diyordu.

Şahidiz Muhammed Ali'ye, imanını gururla taşıdı, mazlumların yanında oldu. Allah rahmet etsin, mekanı cennet olsun.
#Muhammed Ali
#Malcolm X
8 yıl önce
“Hayal gücü olmayanın kanatları yoktur”
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…
Riyakâr Bey ile ‘Yamyam’ Biraderler