|
İnanmak istediğimiz sözler

Fikriyatımız kilitlendi. Belli sayıda ezber fikir dolaşıyor dilden dile sadece. Aynı şeyleri aramızda dolaştırıp durmaktan hiç bıkıp usanmıyoruz. Her meseleye söylenmiş sözlerden başlıyoruz. Böyle olunca, elbette başladığımız yerden çok uzağa gidemiyoruz. Kafamızda bizi rahat ettiren birtakım fikir kalıpları var. Zamanın aşındırdığı şeyler bunlar, bir kısmının tutarlı bir yanı da kalmamış hatta. Ama onlara sımsıkı sarılmaya devam ediyoruz. Meselelerin gerçekleriyle yüzleşmekten kaçıyoruz. Çünkü zahmetli işler bunlar, rahat kaçırıcı işler...



“Yüklem yerinde durmaz, sürekli yer değiştirirse” dedi özne, “ne yapacağımı bilemiyorum”

Rahat rahat tekerlemelerimizi söyleyip eğlenmek varken, neden yeni cümleler arayalım? Neden yeni pencereler açalım zihnimize. Temiz hava gireceğini nereden biliyoruz o pencerelerden. Toz toprak da girebilir, bizi hasta edecek cereyanlar da gelebilir. Alıştık biz havasız ortamlara. Her geçen gün nefes almak güçleşiyor olsa da, idare ediyoruz. Bize arı duru gerçekler değil, hiza mesafemizi bozmayacak tekerlemeler yeter! Gerçekle ne yapacağımızı bilmiyoruz. Gerçek orta yerde durup duruyorken neyi nasıl düşünmemiz gerekeceğine dair bir fikrimiz de yok. Hep bir felaketin hemen öncesinde yaşıyoruz; herhangi bir şeyi adam akıllı düşünecek zamanımız yok. Dikkatimizi dağıtacak şeyler dengemizi bozabilir. Ezbere söylediğimiz şeyleri, hiç değilse ahenk içinde söyleyebiliyoruz. Ya dağılırsa düzenimiz, karışırsa kafamız, bozulursa hiza mesafemiz!

“Kısmen kandırılmış olmanın hazzı insanı çıplak hakikat yerine kılık değiştirmiş hakikati tercih etmeye yöneltir... İnsan yalandan korktuğu kadar hakikatten de korkar” demiş asırlar önce Fransız yazar Quatremere de Quincy. Bizim için hakikatin kılık değiştirmiş hali bile fazlasıyla iyi bir ihtimal değil mi? Biz kılık değiştirmiş yalanı konuşmalıyız belki de aramızda artık!

Bana bilmediğim şeyler söyleme! Bana hep bildiğim şeyler söyle! Bana sadece inanmak istediğim şeyleri söyle! Duymak istediğim şeyleri söyle! Onları tekrar tekrar söyle! Dilimizde tekerleme oluncaya kadar söyle! Çıkma bunun dışına! Kaçırma zihnimin rahatını! Beni zorlama! Rahatımı kaçırma! Sınırlarımı genişletmeye çalışma! İtirazlarımı derin uykularından uyandırma! Körelmiş meraklarımı canlandırma! Düşüncelerimi kışkırtma! Beni bildiğim güzergahın dışına çıkartma! Beni bırak, ezberimi bozma! Konsantrasyonumu dağıtma! Aklımı acıtma! Motivasyonumu kırma! Bana kafamı karıştıracak sorular sorma! Beni içinden çıkamayacağım vadilerde yorma! Beni ikilemlere sürükleme! Bana bilmediğim şeyler söyleme! Bana sadece bildiğim şeyleri söyle! Bildiğim şeyleri bildiğim şekilde söyle!

“bir bağı var gecenin nefesiyle/ rüyânın soluğuyla paslanan hayat arasında/ senden bir işaret/ her taşın altından bir diken/ yönelir toprağa aşine alnımıza” diyor ‘Re Mektupları’nda dost Ali Sali.

Bir de şunu düşünün; silah yanlışlıkla ateş aldığında içinden çıkan o serseri mermi ne hisseder?

Zihninin köklerini fikir toprağının en derin noktalarına kadar uzatan insanlar da var.

“Sen bir ucundan fikretmeye başla ki,” dedi meczup, “fikir katarları ardı ardına kapına gelsin!”

#İnsan
#Sözler
6 yıl önce
İnanmak istediğimiz sözler
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi