|
Kapı mı çarptı?

Efkârımızın hiçbir yere uyduramadığımız esrarlı cıvatası, yarın bir şey olur, bir yere uyar sanıyoruz. Sanıyoruz, belki de sanmamalıyız. Namazın ortasında hep aynı yerine takıldığımız sure, olur ki kendi kendine akar gider diye düşünüyoruz. Düşünüyoruz, belki de düşünmemeliyiz. Söylemeye bir türlü cesaret edemediğimiz o iki küçük kelime, bir seher vakti biz uyurken, kendi cesaretlerini kuşanarak kendi küçük gövdelerine, iki serseri kırlangıç gibi ağzımızdan uçuverir diye geçiriyoruz aklımızdan. Bunu bekliyoruz umutsuzca, belki de beklememeliyiz. Zaten dünyadaki her şey hareket halinde, belki bizi kendi hareketsizliğimize bağışlarlar diye umuyoruz. Umuyoruz, belki de ummamalıyız. İçimizdeki şeyler içimize sığsın, başımızı durduk yerde belaya sokmasın istiyoruz. İstiyoruz ama belki de istememeliyiz. Madem ki artık adetten değil, hiçbir şeyi bu kadar derinden, bu kadar savunmasızca sevmeyelim diyoruz. Diyoruz ama yine de dememeliyiz.



Osman Konuk, “ya kapandıysa kapı! ya kapandıysa!/ anahtarları birisi nehre attıysa” diye tedirginlik verici bir ihtimalden söz ediyor Tehlikeli Belki'de.



Hatırına hayırlı bir iş yapmak geldiğinde onu erteleme, sonra gaflete mağlup düşer de senin için açılmış bir hayır kapısını kadrini bilmeyip kendi elinle kapatmış olursun!



Ve sakın ola etrafa güzellik yayan kelimeleri sırf çok kullanıldılar, çok kirletildiler diye kendi hallerine terketme! Al onları, gönlüne göre oluncaya kadar yıka, pakla, arıt, yeniden kat hayatına!



Sana ait her şeyi eskitmeye, yıpratmaya, her şeyin içine katarak karıştırmaya çalışacaklar. Diri kal, sabit dur, geçecek olan zaten geçer, kalacak olan da kalır.



“Güzel söylüyorsun ama aslı yok bu söylediklerinin!” dedi biri. “Gün gelir dilimin heyecanı gönlümü uykusundan uyandırır diye ümit ediyorum” dedi diğeri.



Avucunu tevekkül semâsına doğru açıp, niyazın gelip içini doldurmasını bekleyen insanlar da var.



“Geçti sevdalarla ömrüm, ihtiyâr oldum bugün/ Ak pak olmuş saçlarımla bî-karâr oldum bugün/ Bir muhabbet neş'esiyle ilkbahâr oldum bugün/ Ben huzurunda yer öptüm, tacidâr oldum bugün” diyor merhum Hüseyin Sîret, nice sevdalarla geçen bir ömrün sonunda, aşkın hakikatine erişmenin sevinciyle... Yine merhum Şükrü Tunar'ın bu güzel şiir için bestelediği Hüseynî şarkıya, aşk niyazıyla ara sıra bir kulak verelim derim acizâne.



Dilekçeni orta yere bırakıyorsan, bir deli rüzgar alır onu uçurur, mübaşir çağıracak diye beyhude bekler durursun!



İçinin dört mevsiminden tuttuğu dilekleri çaput kılıp geçicilik ağacının kuru dallarına bağlayanlar, dere yatağına ev kuran şaşkınlardır.



Bana “eşeğini sağlam kazığa bağla” dediler, ben onunla uğraşırken kendileri güzel atlarına binip gittiler!



Siz yine de ümidinizi kesmeyip hazırlanın, yakında yedi güzel adama ek kontenjan hakkı verilecekmiş!



An geliyor, ne oluyorsa oluyor, kafasının estiği yere doğru sessizce yürüyüp gidiyordu. Öznesiz bıraktığı cümlelerin ne haddi, ne hesabı vardı.



“Gönül haşarı bir çocuk gibidir” dedi meczup “hiç bıraktığın yerde durmaz.”


#Efkâr
#Meczup
#Osman Konuk
8 yıl önce
Kapı mı çarptı?
Allah hakkında hüsnüzan beslemek ya da Allah’ı nasıl biliyorsanız O öyledir
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim