|
Medyatik linç

Bugün yüksek müsaadelerinizle ciddi bir konuya parmak basmak istiyorum. Malesef ülkemizde benim gibi insanların bile ciddiye almadan edemediği bazı gariplikler yaşanıyor.

Bildiğiniz üzere PKK''nın başı Abdullah Öcalan, diğer adıyla Apo yakalanarak Türkiye''ye getirildi..

Onbinlerce insanın ölümünden direkt ya da dolaylı olarak sorumlu olan bir teröristin yakalanması ve yargılanmak üzere bir cezaevine kapatılması, Güneydoğu''daki çatışmalarda çok şey kaybetmiş geniş halk kesimlerini doğal olarak çok memnun etti.

Apo''nun yakalanması gidenleri geri getirmeyecek belki ama, böyle anlamsız bir savaşta yakınlarını kaybeden insanların da, suçlunun hakettiği cezaya çarptırılmasını beklemek gibi bir hakları var kuşkusuz.

Bu anlaşılabilir ve paylaşılabilir bir şey!

Ama bu olay vesilesiyle ortaya çıkan bazı medyatik halleri toplum psikolojisi açısından normal kabul etmek bana mümkün görünmüyor.

Medyadaki bazı kafaların, acılı insanların psikolojilerini tiraja ve reytinge tahvil etmeyi amaçlayan garip, aşırı ve anlamsız tavrı; bu toplumun geleceğini düşünen bütün insanlar için kaygı verici bir noktaya ulaştı sonunda.

Yakınlarını kaybetmiş insanların acılarını sömüren, onları kin ve nefretin tekinsiz semtlerine yürümeye kışkırtan bu medyatik lisanı anlayışla karşılamak; korkarım, yarının toplumsal çatışmalarını bugünden körüklemek anlamına gelebilir.

Bu çok dikkat gösterilmesi gereken bir konu.

İşlenen suçlar ne kadar ağır olursa olsun, cezalarının takdiri hukuku uygulamakla (ama mutlaka ve tam olarak uygulamakla) yükümlü mahkemelere düşer.

Kamu vicdanının ittifakla mahkum ettiği suçlular için bile durum değişiklik arzetmez; onlar da suçlarının gerektirdiği cezayı kamu vicdanını temsil eden hukuktan, yani mahkemelerden alırlar.

Böyle hassas toplumsal konularda sadece bir yansıtıcı olması gereken medya, bunun ötesindeki bazı rollere soyunursa, toplumsal dokuda umulmadık yaralar açabilir.

Kendisini, toplumun ya da mağdur kesimlerin ya da yargının yerine koyabilen bir medya mantığı, zamanla ivedi ve samimiyetsiz medya mahkemeleri kurup, suçlarını sabit gördüğü suçluları sansasyon sehpalarında sallandırabilecektir.

Ülkede yaşanan her olayı sansasyon mantığı ile ele alan ve felaketlerden kar çıkarmayı uman mantık; medyanın içine düştüğü tiraj ve reyting açmazlarının asıl sebebidir.

Oysa medyadaki bazı kafalar, kendileri için en gerekli tartışmaları bir yana bırakıp, hiç de üstlerine vazife olmayan durumlardan vazife çıkarmayı marifet sayıyorlar.

Yüzlerce yıldır birarada yaşayan ve çok badireler atlatmış bir toplumu aşağılayarak linç seyretmekten hoşlanan kompleksli zavallılar noktasına doğru çekiştirmek akıl almaz bir cehaletin göstergesidir.

Medya kendi mantığını ve hizmet ettiği toplumu bir daha gözden geçirmelidir.

Yayın anlayışlarına bir basiret filtresi takılması artık kaçınılmaz bir gereklilik halindedir.

Bir barbarlık arenasına dönüşmekte olan medya alanı, ne yazık bugün, yazılı, sözlü ve görüntülü medya linçleri örgütleme noktasına kadar gerilemiştir.

Hem toplumu birarada tutan tutkalı, hem bedeli ödenerek elde edilmiş toplumsal birlik bilinci ve düzeyini, hem de sokaktaki insanın psikolojisini torpilleyen bu kışkırtıcı, spekülatif ve vahşi lisan derhal terkedilmeli, ''normal'' bir gelecek için bu konuda kafa yorulmalıdır.

Toplumumuzu bekleyen en yakın felaketlerden biri ve belki de en yakını, kara terminolojisini tamamlama noktasına yaklaşan bu lisandır.

Ben, suçu ve cezayı yerli yerine koyabilen medeni bir insan olarak, medyanın bu kompleksli ve seviyesiz halini, ''toplumsal özgüveni'' hakedecek kadar uzun zamandır ayakta olan ülkeme yakıştıramıyorum.

Bu yazı da, rahatsızlığımı kayıtlı hale getirmektedir.

25 yıl önce
Medyatik linç
Kadroya geçirilen sözleşmeli personeller başka kurumlara naklen geçebilirler mi?
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir