|
Mütevekkil nakarat

Elimizi kolumuzu bağlayan bir şey var sanki. Aklımızdan geçen nice güzel şeyi yapmaya güç yetiremiyoruz. Kendi içimizde çok iyi insanlarız da sanki, bunu başkalarına göstermeye yarayacak bir yol bulamıyoruz. İşin aslı, bulduğumuz bahanelere karşı verdiği mücadeleyi hiç kazanamıyor iyi niyetlerimiz. Dışımıza hiç çıkamıyor içimizde kilitli kalan o iyi insan. Bu zamana özgü anlaşılması zor bir yılgınlık içindeyiz hepimiz. Vuruşmayı hiç göze alamadığımız bir savaşın baştan kaybedenleriyiz.



“İşte deniz, işte gemi, işte yelkenleri şişirecek rüzgar” dedi beyaz saçlı adam, “Peki nerede kalbinin sahiline doğru sefere niyet edecek o nefer?”



Sanki kendi kendimize oyun ediyor; varmamız gereken yere varmamak üzere etrafında dönüp duruyoruz. İşin aslının ne olduğuna dair sayılamayacak kitap duruyor kütüphanelerimizde, bir o kadar kelam hafızamızda, bir o kadarı lisanımızda. Mesai yapıyoruz ama bunun sadra şifa bir getirisi olmuyor. Bir adımlık yola bir ömürlük rota çizmiş gibiyiz. Kah laf ebesi oluyoruz entelektüel sofralarda, kah körebe hayatın ara sokaklarında! Söylem salıncaklarında bir o yana bir bu yana sallanıp duruyor, hava aldığımızla kalıyoruz. Hal böyle olunca vakit çarçur olup geçiyor, elde kalan üç beş bozukluk dışında, hiçbir şey birikmiş olmuyor açtığımız Hakikat hesabında.



“Şimdi sesli düşünelim...” diye söze girdi hoca. Gürültülü bir suskunluk haline geçti bütün sınıf!



Mürekkebi çok zaman önce bitmiş bir kalemle yazıyorsan, bil ki kağıt bile yazdığına şahitlik etmeyecek, hayat böyle!



Merhum Gai Eaton'ın, yani Hasan Abdu'l-Hakîm'in 'İslâm ve İnsanlığın Kaderi' isimli çok mühim eserinden iktibasım olan şu ifadeleri bir can serinliği olarak sahih dikkatlere sunarım: “İnsanı ilâhî Hakikat'ten ayıran şey, barikatların en zayıf olanıdır: Allah insana sonsuz ölçüde yakın, fakat insan Allah'a sonsuz ölçüde uzaktır. Bu engel, insan için bir dağdır; insan, bizzat kendi elleriyle ortadan kaldırmak zorunda olduğu bir dağın önünde durmaktadır. Toprağı eşeler, fakat nafile; dağda bir değişiklik olmaz. Bununla birlikte, insan Allah adına eşmeye devam eder. Ve dağ ortadan yok olur. Hiçbir zaman var olmamıştır”.



Yüce Mevlâ kullarına dermansız dert vermesin; ol derman ki, dert sahibi olmayana neylesin!



Bir şarkının nakaratı gibiydi, hep aynı şeyin tekrarı olduğu halde bu halinden hiç sıkılmadı, şarkının hatırını hiç kırmadı.



“Geh yerim pervâne gibi oldu nâr/ Eyledim bülbül gibi geh âh ü zâr/ Bir mekânda etmedi gönlüm karâr/ Bir onulmaz derde tuş oldum meded” buyuruyor 'Dîvân-ı İlâhîyât'ında Aziz Mahmud Hüdayi Hazretleri...



Sonra bir düşüncedir aldı beni, bırakır mı bilmiyorum!



İnsanların birbirinden soğuk ifadelerle söylediği bütün üşümüş kelimeleri, avuçlarının içinde tek tek ısıtmaya çalışan insanlar da var.



“Ne ses senin sesin, ne hoş sedasın” dedi meczup, “sen bu âlemde ancak aks-i sedasın!”


#İslam
#Gai Eaton
#Hasan Abdu'l-Hakîm
7 yıl önce
Mütevekkil nakarat
Günlük kiraya verilen evler, değerler ve Kayseri
12 Martlar"dan ders alan parlak çocukların hikayesi..
Lice’de uyuşturucu tarlaları, Akdeniz’de ormanlar yanıyor
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru