|
Nuri Pakdil’in bereketli sofrasında

Cumartesi akşamını, bir dost davetinde Nuri Pakdil üstadımızla beraber geçirme bahtiyarlığını yaşadık. Her zaman olduğu gibi en gencimiz yine Nuri Bey'di. Sayesinde neşeli, ilham veren, güzel bir muhabbet akşamı yaşadık. Üstadın son kitabı 'Tüm Karanlığa Yiğit Direniş/Konuşmalar 2'yi herkesten önce görmek ve imzalatmak da bize nasip oldu. Ömrümüz oldukça, kütüphanemizi süslemeye devam edecek inşallah.



Üstadın çeşitli söyleşilerinin ve geçmişte müstear adlarla farklı gazetelerde yazdığı yazılarının bir araya getirildiği bu eser, hiç şüphe yok ki Nuri Pakdil'i bütün yönleriyle tanıyabilmek adına çok değerli imkanlar barındırıyor. Nuri Pakdil külliyatının 42. kitabının hayırlı olmasını diliyor ve birkaç alıntıyla bu zengin esere dikkatinizi çekmek istiyorum.



“Duyarlığımızı donduruyor eşya yığını. Böyle yoğun bir eşya duvarıyla kuşatılmışız. Eşya çoğaldıkça kuraklaştı içimiz; büzüldü. Her gelen eşya yüreğimizin bir parçasını da alıp götürüyor neredeyse.



Olağanüstülük de çekildi hayattan. Bu yüzden değil mi biraz da kuraklığımız? İçimizde yer etmiş bir acı olmalı, bir umut olmalı değil mi? Bundan değil mi biraz da bu çağda büyük eserler verilemeyişi? Yeni romanlar da oldum olası bir eşya yığınının içinde dönüp duruyor, insan gide gide çekiliyor aradan sanki.”



“Dünyanın neresinde olursak olalım, savaş kalıntılarıyla yüzyüzeyiz. Dahası , yalnız savaş kalıntıları değil insanı korkutan. Savaşların ruhuyla özdeşleşen, savaşların çıkış nedeni olan insanlar var. İnsandaki bu canavarlaşma korkutuyor bizi. Canavarlaşmanın, kan dökücülüğün hala geçerli oluşu korkutuyor. Savaşı, varlığının ilkesi sayan, günden güne yeni kurbanlar isteyen siyasa cellatları korkutuyor.”



“Elimde bir yumak. Ucundan tuttum, çözdüm, çözdüm. Çözdükçe inceldi. Böyle ne kadar yalın duruyor yumak. Oysa o kadar çok ipliğin üst üste gelmesinden oluşuyordu.



İnsan da böyle, diyorum. Ne kadar kolay, ne kadar zor insanı çözmek de! İçine eğildikçe, davranışlarını, sözlerini çözebildikçe inceliyor insan. İnceldikçe, dikkati, titizliği artıyor. İnsanlar da böyle böyle seviliyor.”



“Bir kavşakta durup izleyin geçenleri: öyle isteksiz, öyle coşkusuzlar. Hem fert, hem toplum, bütünlüğünü yitirmiş gibi. Birden gelmedi insan çizdiğimiz bu kara tabloya. Yavaş yavaş, aşına aşına geldi. İnsan yeniden bir bütünlüğe gidemeyecek mi? Umut yok mu? Var elbette. Umut yine insanda.”



“İnsanı incelten, duyarlı kılan yönü üstünde durmalı sanatın. Bu yönüyle, yaklaşmalı sanata. Yaklaştıkça anlaşılacak, farkedilecek ki, sanat insandan yana; sanat çeşitli kötülüklere karşı insanı tutuyor; insanın kendini kötülüklere karşı savunmasında ona yardımcı oluyor.”



“Gençlerimizin mümkün olduğunca hiç kimseyle tartışmamalarını fakat düşünmelerini ve başkalarını da düşündürmelerini istiyorum. Çünkü bu insanlar o kadar yanlış şartlamalarla parçalanmış durumdalar ki, bunları yumuşaklıkla yapıştırabiliriz birbirlerine.”



“Hayatımın, tavırlarımın, neredeyse bir şehir efsanesine dönüştürülmesi, insanların, okumaktan çok, böylesi şehir efsanelerine ilgi göstermesi hiç hoşuma gitmiyor benim. Bir Nuri Pakdil efsanesi uydurmak, dinlemek ya da anlatmak yerine, Nuri Pakdil'i okumaya ve anlamaya çalışılmasını diliyorum.”



(Nuri Pakdil/ Tüm Karanlığa Yiğit Direniş Konuşmalar 2/ Edebiyat Dergisi Yayınları)


#Nuri Pakdil
#Edebiyat Dergisi
8 yıl önce
Nuri Pakdil’in bereketli sofrasında
Kara dinlilerle milletin savaşı
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir