|
Okuma notları

“Aldığımız her nefes bizi sürekli etkisi altında olduğumuz ölüme doğru çeker... Nihai olarak zafer ölümün olacaktır, çünkü doğumla birlikte ölüm zaten bizim kaderimiz olmuştur ve avını yutmadan önce onunla yalnızca kısa bir süre için oynar. Bununla birlikte, hayatımıza olabildiğince uzun bir süre için büyük bir ilgi ve özenle devam ederiz, tıpkı sonunda patlayacağından emin olsak da, olabildiğince uzun ve büyük bir sabun köpüğü üflememiz gibi.”

(Arthur Schopenhauer/Cinnet ve Aşk)



“Yıllar öncesinde algıladığım şeyler, senin ölüm haberinle geçiverdi gözlerimin önünden. Dalgacıklar çürümüş, parçalanmış bir cansimidi attı kıyıya, bırakıp gitti. Bir tren yavaşça kaydı kılıç ışıltılı rayların üstünde, sessizce akıverdi uzaklara; kısacık bir an bir mendil sallandı. Sallandı da denmez, mendil iniverdi. O yerde ve oranın çok yakınında bizi yıllarca yakan güneşi, trenin yerinden seni ilk görüşümü duyumsadım: Vardınız yok oluverdiniz. Yaşanmakta olanla varlığın yitivermesi arasında aşağı kayıvermiştiniz... Yeniden kayıyordunuz.”

(Ayla Kutlu/Eski Bir Türküye Ağıt)

“Aklı olan kimse nefsine demelidir ki: Benim sermayem, yalnız ömrümdür. Başka bir şeyim yoktur. Bu sermaye, o kadar kıymetlidir ki, her çıkan nefes hiçbir şeyle tekrar ele geçmez ve nefesler sayılıdır, azalmaktadır. O halde bu günü elden kaçırmamak, bunu saâdete kavuşmak için kullanmamaktan daha büyük ziyan olur mu? Yarın ölecekmiş gibi bütün âzâlarını haramdan koru.”

(İmam-ı Gazâlî/Ey Oğul)

“Şu dünya yüzündeki hayat, aslında bir ölümden ibarettir. Bizi korkutan ölüm de hakikatte, hayattır! Bunu ters düşünmek, yani ölümü, bir başka aleme doğmak değil de yok olup gitmek gibi sanmak imansızlıktır! Eğer Hak, ten hanesini yıkarsa, sakın inleme, şikâyet etme! Şunu iyi bil ki aslında sen, ten zindanında mahpussun; ölüm gelip de orası yıkılınca kurtulacaksın!”

(Hz. Mevlana/ Divân-ı Kebir)

“Ömür temmuz güneşinin altında bir kar gibidir. Bu kar erimiş, pek azı kalmış. Halbuki efendinin bundan haberi yok, hâlâ gurur içinde aldanıp duruyor.”

(Şeyh Sadi Şirazî/ Gülistan)

“Ey gözler, son kez bakın! Ey kollar son kez kucaklayın! Ve siz, ey dudaklar, nefes kapıları, hakka uygun bir öpüşle mühürleyin aç gözlü ölümle yaptığım bu süresiz anlaşmayı! Gel acı ilaç, gel ey tatsız kılavuz! Ey umutsuz kaptan, deniz tutmuş şu yorgun tekneyi yalçın kayalara bindiriver artık!”

(William Sheakspeare/ Romeo ve Jülyet)

“Kalp durunca duygular düşünceler de kayboluyor mu, yoksa kılcal damarlarda kalan kan sayesinde belli belirsiz bir hayat sürüp gidiyor mu? Ölüm olayı aslında korkunç bir şey; ya öldüklerini kavrayanların hissettikleri? Yaşlılar vardır, gülümseyerek ölürler, uykuda sağdan sola döner gibi veya sönmesi gibi yağı biten bir lambanın. Ama sağlam bir genç, ölüme karşı var gücüyle savaştıktan sonra birdenbire ölürse neler hisseder?”

(Sadık Hidayet/Kör Baykuş)

#Arthur Schopenhauer
#Cinnet ve Aşk
6 yıl önce
Okuma notları
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı