|
Parantezler

Her şey kurallara bağlı artık dünyada. Ve her şeye teorik bir tanım geçirilmiş. Hiçbirimizin bundan başka ve bundan farklı davranmasına imkan yok. Severken, diğerleri nasıl seviyorsa öyle seviyoruz. Terkederken, diğerleri kadar acımasızız. Küçük bir çocuğu yanağından öperken, diğerlerinden daha şefkatli olmamaya özel bir dikkat gösteriyoruz sanki. Diğerleri ne kadar suskunlaşıyorsa zaman zaman, biz de o kadar suskunlaşıyoruz. Diğerleri ne konuşkansa, biz de o kadar konuşkanız ancak. Birbirimizin gözlerinin içine, diğerlerinin baktığı gibi bakıyoruz. Dilimizde dolaşan bütün insanlık ifadelerini birbirimizden çalıyoruz. Biri okey taşları gibi karıştırıverse duygularımızı, hangilerinin bize ait olduğunu bir daha asla bulamayacağız. Birbirimize fazlasıyla benzer olduk. Çünkü yaşamak için hep aynı talimatı okuyoruz. Ne zaman bir hayat çıkıntısına takılıp sendelesek, diğerlerinin ne yaptığına bakıyoruz. Bizi sadece fiziksel görünümümüz ayırmaya başladı birbirimizden. Asıl ruhlardır oysa insanları farklılaştıran. Biz asıl içimizden benzemezdik eskiden birbirimize. Şimdi ne kadar aynı şeyiz. Sanki cilt cilt kitaptık eskiden de, şimdi sadece basit bir tekerleme olarak kaldık. En basit kelimeler bile yetiyor dünyalarımızı anlatmaya. Birkaç küçük sıfatla tanımlanabiliyor koskoca varlığımız. Belki de artık bir son vermeliyiz hayatı bir kadavra gibi inceleyip durmaktan. Belki de hiç gerekli değil insanlığın birkaç ihtimalli yaşama dökümleri. Belki vazgeçmeliyiz tanımlamaktan kendimizi. Giderek duvarlarını kendi ellerimizle ördüğümüz bir mahpusluğa dönüşüyor çünkü bu tanımlar. Giderek kilitliyoruz kendimizi tanımlanmış yörüngelere. Bu gönüllü kölelikten vazgeçmeliyiz. Döküldüğümüz bütün kalıpları zorlamalı ve kendi kalıbımızı aramalıyız. Hepimizin bir başkalığı olmalı diğerlerinden. Ve çoğaltacaksa bu başkalıklar çoğaltacak hayatlarımızı.

***************************

Bana benzemezliklerin güzelleştiriyor en çok seni. Ve ben, ancak bana benzersem farkedebilirim seni.

***************************

Bütün kokulardan uzak bir koku aldım bugün. Ve onu bir yerden hatırladım.

Bir yüz seçtim diğer yüzlerin içinden. Ve onu bir yerden hatırladım.

Gelip geçen anlardan biri daha tanıdık geldi diğerlerinden. Onu da bir yerden hatırladım.

Ve işte bütün bu cümleler... Hepsini bir yerden hatırlıyorum.

Aklımınkinden başka, gönlümün de bir hafızası var sanırım.

Birinin kaçırdığını, hemen öteki koyuyor bohçasına.

Böylece tamamlanıp yenileniyor her gün tarihim.

***************************

Hatırlamasaydım... Unutabilirdim!

***************************

Bizim evin yanında bir ev var. Onun yanında başka bir ev... Sonra başka evler geliyor sırasıyla... Evleri izleyerek uzaklaşabilirsin benim evimden.

Bu sokak başka bir sokağa çıkıyor. O sokak başka bir sokağa... Sonra bir caddeye ve başka bir caddeye... Bu labirente kapılarak, olmadığım bir adrese çıkartabilirsin yolunu.

Benim cümleden sonra bir cümle daha söylenecek. Ondan sonra bir cümle daha... Cümleler ardı ardına sıralanarak uzayıp gidecekler. Peşlerine takılıp kurtulabilirsin sıkıntılı sözcüklerimden.

Benim yanımda bir adam duruyor. Onun yanında bir kadın... Sonra bir adam ve bir kadın daha... Sonra başka adamlar ve başka kadınlar geliyor. İstersen geri çekilip kaybedebilirsin bu kalabalıkta beni.

***************************

Senin evinin yanında bir ev yok.

Senin sokağın eklenmiyor hiçbir sokağa.

Duyamıyorum senin sözlerinden başka bir söz.

Sendeki bu ılık tenhalık, hiç kimsede yok.


25 yıl önce
Parantezler
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’