|
Parantezler

Yanlışlarımı bir ipe dizip boynuma astım. Ne zaman hayatın zorlu dolambacına binmeye kalksam, çıkarıp boynumdan tek tek bakıyorum hepsine. Hiçbirini garipsemiyorum. Hiçbirini ötelemiyorum. Biliyorum ki yanlışlarım olmasa, doğrularım da olmazdı. Bunun için onları gözümün önünden ayırmıyorum. Yanlışlarını unutanlar, doğrularını da yitirirler çünkü. Doğruları görünür hale getirenler yanlışlardır çünkü. Bu yüzden yanlışlar da, en az doğrular kadar değerlidir hayatlarımız için. Aslında yaptığımız her yanlışla, doğruya bir adım yaklaşmış oluruz. Bu yüzden, yanlış yapma korkusuyla kendini yaşamaktan alıkoyanlar, doğrularını da yanlışlarıyla birlikte tedavülden kaldırmış olurlar. Aramızda kusursuzluk iksirini içmiş hiç kimse olmadığına göre, birbirimizden çekinmemiz için de bir neden yok. Hepimiz kusurlu fanileriz. Yanlışlarımızla büyür, olgunlaşırız. Öğrenmenin ve ruhlarımızı hayatın ulu tepelerinden aşırmanın başka bir yolu yoktur bizim için. Yaşarız ve yanılırız. Yanılmalarımız, hayatın girintili çıkıntılı haritasında yolumuzu bulabilmemiz içindir. Yanılışlarımız, belirsiz bir geleceğin kapısında dimdik doğruluşlarımız içindir. İşte bu serinletici kimyası için taşıyorum boynumda yanlışlarımın kolyesini. Çıkarıp bakıyorum sık sık yanlışın parıldayan taşlarına. Çünkü yanılmanın da sonu yok bizler için, sonra yeniden doğrulmanın da...

Yanılgılar nisyan ile karanlıklaşan zihinlerimizin vefakar sokak lambalarıdır. Onlar olmasa önümüzü göremezdik.

Hepimizin birer tane kumbarası olmalı. Olmalı ki, günlerin ucuz kalabalığından kurtarabildiklerimizi atabilelim içlerine. Çünkü bu laf dinlemez kalabalığa yetmiyor artık hafızalarımızın gücü. Duyduğumuzda içimizi sızlatan sözler, tınısını sıcak sıcak içimize akıtan türküler, dallarımıza konan uçucu mısralar... Hemen hepsi kaybolup gidiyor bir süre sonra hatırımızdan. Öyle gereksiz şeylerle bombalanıp duruyoruz ki her gün, insaniyetin el ayak çektiği harabelere dönmemiz normal. Belki böyle birer kumbara edinsek her birimiz; bu kadar yitmez, bu kadar kaybolmayız günlerin baş döndüren labirentlerinde. Duyduğumuz her güzelliği biriktiririz içlerinde ve sırası geldiğinde çıkarır tütsüleriz efsunlu kokularıyla yoksul hayatlarımızı. Bizim insanlığımızı hatırlamaya ihtiyacımız var. Bunun için de hikmetli bir kumbaraya...

Hayat, damlaya damlaya gül olur.

Bugün gam ve kasavetle çevrilmiş durumdayım. İçimin aydınlanması için küçük bir sevinç kırıntısına ihtiyacım var. Ama sevinç kırıntısı alabileceğim bir dükkan yok. Böyle bir dükkan olmalı. Ne zaman canımız sıkılsa, ne zaman içimize kara bulutlar çöreklense, gidip sevinç kırıntıları alabilmeliyiz o dükkandan. Ne zaman kaybetsek yaşama hevesimizi, gidip birkaç gram heyecan, birkaç santim neş''e alabilmeliyiz. Ne zaman kendimizi yapayalnız hissetsek, koşup oradan bir avuç teselli isteyebilmeliyiz. Ama ne yazık ki böyle bir dükkan yok ve biz başımıza gelenlerle nasıl başa çıkabileceğimizi bilemiyoruz. Acaba dünyanın bilge girişimcilerinden biri böyle bir dükkan açıp bizi kurtaramaz mı? Çünkü biz bütün hayat mağdurları, cep harçlıklarımızı orada harcamaya hazırız. Bu onlar için çok kârlı bir yatırım olabilir!

Bazı şeylerin üzerinde fiyat etiketleri yoktur; ama biz yine de çok pahalı olduklarını biliriz.

24 yıl önce
Parantezler
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi