Hayatı neyin bereketlendirdiğini, bir topluluğun istikametini nelerin hayırda tuttuğunu unutur hale geldik. Dinî vecibeleri yerine getirmek her inanan insanın görevi... Ama görülüyor ki sadece dini vecibeleri yerine getirmekle gönüller mâmur olmuyor, artık gönüllerimizi ve dolayısıyla hayatı bereketlendirecek olanı da kâl ile ve elbette hâl ile niyaz edenlerden olmalıyız. Haydi o zaman!
Bir hayrın ucundan tut, bir hayırla meşgul ol; kazandığın bir yana, nice şerden muhafaza eder bu seni.
Bir hadis-i şerifte: “Kim bana bir defa salât-u selâm getirirse, bu sebeple Allah Teâlâ da ona on misli merhamet eder” buyruluyor (Müslim).
“Muhabbet kalbin meylidir” buyuruyor Cüneyd-i Bağdadî (k.s.) Hazretleri. Bizim meylimiz neye, bunu sık düşünelim!
Her hâlimizden razı olacağız ama bulunduğumuz hâlde demir atmaktan da kaçınacağız. Çünkü yerinde sayan kayıptadır. İnsan için tekâmül esastır ve kemâle doğru adım atmak herkes için her daim mümkündür. Hangi hâl içinde olursak olalım, insan için ondan daha hayırlısı vardır. Çünkü ne istersek, hazinesi ve keremi sonsuz olandan istiyoruz.
“Sen, 'sen'in ne kadar azında yaşayıp gittiğini biliyor musun?” diye ortaya bir soru bıraktı beyaz saçlı adam, hiçbiri bilemedi.
Her insan yaşadığı müddetçe bir şeyleri biriktirir, ama hayrı, ama şerri! Heybende ne birikiyor iyi bak!
Benliğini küçülte küçülte bitiren, kendini kalbinin içinde yitiren insanlar da var.
Hayatını güzellikle müzeyyen kılmaya bak, ince ol, inceliği bul, incelikli yaşa. Ömür dediğin karalama defteri değil!
“Bazı günler var ki” dedi meczup, “damlaya damlaya gül oluyor”