|
Taşmadan aşılamaz

“Yatağımdan çıkıyorum, odamdan çıkıyorum, evimden çıkıyorum, sokağımdan, mahallemden, hatta şehrimden çıkıyorum; genişlemiyor yine de dünya, giderek daralıyor!” diye bir cümle yazdı beyaz kağıdın üstüne. Aslında ne kadar içinden çıkılmaz bir dünyası olduğunu farketti bir an sonra kederle.



Fiziki olarak dünyanın boyutları belli ve herkes için aynı... Şu kadarı ateş, şu kadarı toprak, şu kadarı su, şu kadarı hava... Eni şu, boyu şu, çapı şu... Bütün bunlar tamam, doğruluklarına, bilimselliklerine bir diyeceğimiz yok. Ama fiziki olanın dışına çıktığımızda her insan için dünya aynı büyüklükte mi? Duygusal olarak, düşünsel olarak herkesin aynı büyüklükte bir dünyası mı var? Kimimizin hayalleri taşmıyor mu atmosferin dışına. Aşmıyor mu içimizin atlıları bazen bilumum bilimsel çitlerin üstünden atlayıp ötelere. İnsan fiziki sınırların içinde yaşamaya mahkum mu? Fiziki olarak evet! Ama insan hayata fiziki sınırlarla bakmaya, hayata böyle bakmaya, her şeyi böyle anlamaya mecbur mu? Hayır değil, elbette değil... Hele ‘öteler’e inancı olan insanların, fani olduğunu bile bile kendini dünyanın fiziki sınırları ile sınırlamasını anlamak, anlamlandırmak mümkün mü? Değil ama gerçek bu! Neredeyse herkes, hepimiz, dünyayı bilimsel tarifinden ibaret sayıyoruz. Şu kadarı ateş, şu kadarı su, şu kadarı toprak, şu kadarı hava vesaire... İnsan sığar mı hiç içindeki o koskoca alemle şu kadarcık bir dünyaya! Sığmıyor, sığamıyor, içindeki sıkıntıyı da alıp bir yere koyamıyor! Boşuna mı bütün bu sıkıntılar? Sebebini bir türlü bulamadığımız, bilemediğimiz daralmalar içinde boşuna mı kıvranıp duruyoruz?

“Kim sende huzur bulmamı sağlayacak? Seni benim kalbime kim getirecek, kim bu kalbi mest edip yaptığım kötülükleri bana unutturabilecek ve seni biricik iyiliğim olarak kucaklamama neden olacak? Benim için anlamın ne? Merhamet et ki konuşabileyim. Ben senin için neyim ki bana sevmemi buyuruyorsun, ben kimim ki seni sevmezsem, bana kızıyorsun ve beni büyük acılara salacağını söyleyip tehdit ediyorsun? Zaten seni sevmiyorsam, bu az bir acı mı? Vah bana!” diyor ‘İtiraflar’da Aziz Augustinus.

Bak bakalım dünya mı büyük, uçsuz bucaksız hayallerin mi? “Aşkım dünyadan büyük!” derken ne demek istiyor aşıklar. İnanıyor musun gerçekten, şu sığırcık sürülerini bulutların bittiği yerden geri döndürmeye güç yeteceğine. Nice güzel şarkının ses olup, seda olup gökyüzüne yükseldiğine, sonra ta yıldızlara kadar ulaştığına şahit olmadık mı çoğu kere!

“Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca/Alt katında uyumayı bir ranzanın/ Üst katında çocukluğum.../ Kağıttan gemiler yaptım kalbimden/ Ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı./Aşk diyorsunuz, limanı olanın aşkı olmaz ki bayım” diye yazmış Didem Madak, ‘Siz Aşk’tan N’anlarsınız Bayım!’ şiirinde.

“Kendimi nedense size çok yakın hissediyorum” dedi genç olan. “Bunun iki sebebi olabilir” dedi daha az genç olan, “Ya dünya küçük olduğu için insanlar kalabalıktır, birbirlerinin mecburen yakınında dururlar. Ya da muhabbet büyüktür ve mesafelerin hiçbir ehemmiyeti olmaz.”

“İnsan kendini aşmakla” dedi meczup, “gönül dünyadan taşmakla aslını bulur”

#Aziz Augustinus
5 yıl önce
Taşmadan aşılamaz
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü
‘Korkuluk’…