|
Tiyatronun tiyatrosu

Algıları tarihin ve coğrafyanın eski bir kesişim noktasında takılıp kalmış, sonradan yaşanan hiçbir şeyi anlamak için de en ufak bir gayret göstermeyen küçücük bir azınlık var Türkiye'de. Bir ezber üzerinden yaşayıp gidiyor onlar. Hayata ilişkin her durumu da tabiatıyla bu ezber üzerinden hiç düşünmeden karara bağlıyorlar. Kendilerini 'aydınlanmış', kendileri gibi olmayanları da 'cahil' kabul ediyorlar. Bunun için bir delilleri yok; görünen o ki buna ihtiyaçları da yok. Onlar her daim ve tartışılmaz biçimde haklı, diğer herkes ise haklılığını her gün ispatla mükellef...



Göz önünde işler yaptıkları, eğlence/medya sektöründe oldukları ya da kapalı devre bir sanat/fikir işportacılığından beslendikleri için toplumca tanınıyorlar. Bu sebeple, ağızlarından çıkan sözler, hakettiğinin çok üstünde bir dolaşım imkanına sahip oluyor. Sözlerinin yankısını duydukça kendilerinden daha bir emin, daha bir cüretkar oluyorlar. Dar bir çevrede, kendi sesleriyle mutlu mesut yaşadıklarından, pervasızca konuştukları bütün o abes ve kibirli lakırdıların, toplumsal hayat bakımından bir doğruluğu, bir haklılığı, hatta bir anlamı olup olmadığının muhasebesini yapmaları mümkün olmuyor. Birbirlerini, yaşadıkları o dar çerçeveli hayatın genel sığ mantığını, fikir ve sanat başlığı altında ürettikleri imitasyon ıvır zıvırı kutsayarak bir ömür aleme kör, hayata sağır, akvaryumun içinde adeta bir derinlik sarhoşluğuyla yaşayıp gidiyorlar.



Bir tür gönüllü Truman Şov onların hayatları... Gerçeklerle bırakın yüzleşmeyi, karşılaşmayı bile hiç istemiyorlar. Kendi dünyalarında kaskatı ve aslında fazlasıyla acıklı bir biçimde kireçlenmiş durumdalar. Çoğu kez ustaca gizledikleri ama nadiren ağızlarından kaçırdıkları bir şey var: Kendileri gibi olmayanlara nazaran bütün getirileriyle birlikte en az iki kat daha fazla insan sayılmayı hakettiklerine inanıyorlar. Mümkün olan herkesi, kendilerininkine benzemeyen duyguları, fikirleri, tepkileri, sevdaları ama en çok da inançları yüzünden aşağılamak istiyorlar. Çünkü bunu her yaptıklarında, kendilerini daha seçkin, daha duyarlı, daha çağdaş, daha aydın, daha doğru hissediyorlar. Bir delile, bir gerekçeye, bir muhasebeye ihtiyaçları yok, mükemmellikleri için gereken her türlü kanıtı aynaya bakınca görebiliyorlar. Çünkü onlar kendilerine, çerçöpten çattıkları fikirlerine, makyajı bir asır önce akmaya başlamış ucuz sanatlarına, uyuşmuş zihinlerine, demode zevklerine, iliştirilmiş elitizmlerine bayılıyorlar.



Toplum olarak bizler, mis gibi insanlığımıza büyük bir haksızlık etmek pahasına bu insanlara şöhret pastasından paylar dağıtmışız bunca yıl. Madem ki bunu yapmışız, hesabımız zararın bir yerinden dönmek üzerine olmalı. Derim ki, bırakalım bu gürültücü kalabalık, bu ibretlik varlıkları, bu hantal egoları, bu çürüyen kibirleriyle orta yerde nasıl yaşıyorlarsa öylece yaşamaya devam etsinler. Bırakalım bu ucuz kumpanyanın uyduruk karakterleri olarak gösterilerine bundan sonra da devam etsinler. Etsinler ki, her defasında onlara bakıp nerede durmayacağımızı, kim olmayacağımızı en kolay, en pratik yoldan bulabilelim. Aman ha kimse dokunmasın onlara, iki yüz kişiyi aşkın can verilerek kanıtlanmış bu buz gibi gerçeğe gözünü kırpmadan 'tiyatro' deyip geçebilen bu asılsızlığın, bu insafsızlığın, bu izansızlığın kılına zarar gelmesin! Asla konuşmalarına, kofluklarını dışa vuran lafazanlıklarına herhangi bir engel konulmasın böylelerinin! Aksine yaşatalım onları, gözümüz gibi bakalım, koruyalım. Çünkü onlar, şu günlerde meydanlarda, yol kenarlarında ezilmiş konserve kutusu harabiyetiyle yatmakta olan işi bitmiş tanklar gibi bir köhneliğin ibret vesilesidir bizim için. Onlara bakalım ve onlarla aynı şey olmadığımız için halimize, insanlığımıza, sahiciliğimize şükredelim.



Bu ülkenin, bu toplumun, bu zavallılar da da dahil olmak hepimizin istikbali için gözünü kırpmadan tankların, bombaların, ağır silahların ve türlü çeşit kahpeliklerin üstüne yürüyen yiğit insanlarını kim olduklarına hiç bakmadan sonsuz bir muhabbetle sevelim. Ve samimiyetle dileyelim ki gün gelsin, bu muhabbetten hiç nasibi olmadan ömrünü tüketen ve bütün yaşadıkları sadece ucuz parodilerden ibaret bu zavallılar da, hayatlarıyla gerçekler arasındaki o kalın perdenin açılacağı dosdoğru bir hayata uyanabilsinler ve kendi çaplarında mahcup olarak aramıza katılabilsinler.




#Darbe
#Truman Şov
#Tiyatro
8 yıl önce
Tiyatronun tiyatrosu
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset