|
Ucu kıvrılmış sözler

Kitaplar, daha çok eski tarihli kitaplar, insanların 'insan'ın bu kadar uzağında olmadığı zamanlarda yazılan kitaplar, iç dünyamıza güneşli genişlikler, tatlı serinlikler armağan ediyor. Belki kitaplar demek bile fazla; birkaç cümle, birkaç dize, birkaç gönül icadı söz... Anlamlı dokunuşlarıyla hayatın ötelerine, derinliklerine uzanan berrak manzaralar bırakıyorlar ruhumuza. Onların rengarenk ışıltıları, ayağımızı insanlık toprağına basmaktaki ısrarımızı koyultuyor, kavileştiriyor.



Ne yapıyor kitaplar? Hiç bıkıp usanmadan hayatı hatırlatıyor bize. Parçalanmaya başlamadan önceki bütünlüğünü hayatın. Uçsuz bucaksız bir gökyüzünün altında, bir unutup bir hatırlayarak yaşadığımız o uçsuz bucaksız serüveni.



“Okuyorum, okuyorum, okuduklarım hiç aklımda kalmıyor” dedi sağda oturan. “Belki de aklın hiç okuduklarında olmuyor” dedi soldaki.



Yarım bırakılmış bir kitap gibiydi hayatı, öylece yaşayıp giderken bir sayfada duraksanmış, sayfanın ucu kıvrılmış ve kitap, o sayfadan sonrası tamamen gözden çıkarılmış gibi gözden uzak bir yere kaldırılmıştı.



İnsanlar, karşı yönlerde sefer eden trenler gibi oldular adeta, birbirlerinin hayatına hiç dokunmadan gelip geçiyor.



“En çok neyi özlüyorsun?” diye sordular. “Neyi özlediğimi bilmeyi!” dedi beyaz saçlı adam.



Her sabah telaşla evinden çıkıyor, koşarak durağa geliyor, bir şekilde otobüse yetişiyor ama yetiştiği hiçbir otobüs, içindeki yerleşik 'otobüsü kaçırma' huzursuzluğundan kurtaramıyordu onu.



“Bir gladyatörün dövüşten sonraki yorgunluğuna benziyor yorgunluğu, yaptığı iş bir memur odasının bir duvarına beyaz badana çekmekti” diye anlatıyor Kafka, küçük adamın kendi kadar küçük hikayesini.



Eşeğin biri öfkeyle söylenerek şunu yazdı dünyanın duvarına: Buraya çöp döken insandır!



Görüşmeyeli uzun zaman olmuştu, bir an ikisi de bunu hatırladılar ve sonra yine unuttular.



“Beni çözün!” diye bağırıyordu kafayı kıran biri şehrin orta yerinde avazı çıktığı kadar, yine de hiçbiri kaldıramadı çengel bulmacasından başını.



Seçeneklerimizin giderek azalması, uzaktan kumanda aletlerinin önemini giderek arttırıyor!



Bütün kelimelere seferberlik emri gönderildi, çünkü dünyanın anlam stoklarındaki eksilme hayat için tehlike arzeder hale gelmişti.



“Ocaklar yansın her dem, bacada is olmasın/ Gökyüzü mavi kalsın, ufukta sis olmasın/ Kötülük yansın yıkılsın, lale gül kesilsin dünya/ Her şeyde terhis olsun, aşkta terhis olmasın” diyor 'Rubai'de Abbas Sayar merhum.



Nefsinin karalamalarını bir araya toplayıp kalbinde temize çeken insanlar da var.



“Her şeye meyil, her şeye heves” dedi meczup, “nasıl yetsin sana sayılı nefes!”


#Kitap
#İnsan
#Rubai
7 yıl önce
Ucu kıvrılmış sözler
Dış ticarette yerli para birimi ile ticaret
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir