|
Uzağın en yakın olduğu yer

Bazen camların ardında, duvarların ardında, dağların, denizlerin ardında, her kıyısı ve köşesiyle aşina bir yüz... Bazen hemen yanı başımızda, en yakınımızda, apaçık, çırılçıplak ve bilinmezliklerle dolu bir başka yüz... Uzaklığın ve yakınlığın belli ki mesafelerle hiç bir ilgisi yok!



Bir insanın doğduğu andan itibaren her on yılda bir çekilmiş fotoğraflarını yan yana koyun ve sırayla hepsine uzun uzun bakın: Tomurcuklanan, açan, yeşeren, sararan, kuruyan bir yaprak göreceksiniz!



“Islak yollarda ayakları çıplak yürüyor su/ Ve ağacın yaprağı yakınıyor bir hasta gibi” diyor bir şiirinde aşkın ve acıların şairi Pablo Neruda.



Portreler, bir ara her şeyi durdurup insan yüzlerinin derinliklerine daha yakından bakmamız gerektiğini fısıldar kulağımıza. Hikayesi yüzünden okunabiliyor çünkü insanların ama biz dönüp hiç bakmıyoruz.



“Hiçbir insan diğerine benzemiyor” dedi biri. “Belki tek benzerlikleri bu benzemezlikleri” dedi diğeri.



Kendi yüzümde kaybettiğim ne çok şeyi buldum senin yüzünde, güneş pencerelerden usulca geçip yüzüne her vurduğunda.



Bir tek yüzü unutmamak için, gözlerini diğer bütün yüzlere kapatan insanlar da var.



“sabahtan akşama kadar size gelemiyorum/ benim o ışıkta gözlerim burkulur” diyor sevgili kardeşim Murat Avşar, 'Leyla Barbar Hattı' ismini verdiği esaslı şiirinde.



Sanki hayatımıza dokunup bizi tedirgin etmemek için çok uzağımızdan geçiyor bazı insanlar.



Belki söylemeye dilimiz varmıyor ama varacağı yere çoktan varmış dilimize varmayan bütün o sözler.



Derler ki, mey şişede uslu uslu oturduğu halde, bir hâl gelir başa, ayıklık kendini kaybeder.



“Aklını başına topla diyenlere aldanma” dedi beyaz saçlı adam, “akıl nerede duracağını bilir!”



Uzaktan kumandalı arabalara benzettiler hepimizi, direksiyonlarımız süs olsun diye!



Cebinde paran varsa dizginlerini sıkı tut; yoksa ayakların seni hep onun istediği yere götürür.



Her şeye rağmen vitrinlerde hayatından daha çok yalan var, kapat gözlerini!



“Haydi zamanı geldi, güneye göçüyoruz” dedi anne turna. “Biliyor musun, bugün hiç havamda değilim” dedi yavru turna kanatlarını iki yana açarak!



“Bütün varlığımı bir hiç uğruna harcadım sanki” diye sızlandı efkârlı olan. “İyi ya işte, giderken taşıyacak hiç ağırlığın olmayacak” dedi yanında oturan.



Göçmeye hazır kervana, can neylesin, neylesin?



İnsanların telaşlı hallerine bakıp bakıp, “Her şeyi ıslatan yağmur, kurutan güneş, bize ne oluyor?” diye söylendi meczup.


#meczup
#hayat
#mekan
8 yıl önce
Uzağın en yakın olduğu yer
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak