|
Vatandaş devletten umudu keserse...

Bülent Ecevit, politik hayatının son bölümünü, kendisini diğer politikacı tiplerinden ayıran bütün eski düşüncelerini tekzip etmekle geçirmeye devam ediyor.

"Vatandaş devletten umudu keserse anarşi doğar" sözünün, Ecevit''in ağzından çok Demirel''in ağzına yakıştığına herhalde kimsenin itirazı olmaz.

Ama söz Demirel''in değil, Ecevit''in ağzından çıkmıştır.

Anlaşılıyor ki o da, uzun bir mahrumiyet döneminden sonra tırmanma fırsatı bulduğu iktidar koltuğunun aşkıyla kendinden geçmiş ve devletçi-sağ söylemin en tipik cümle kalıplarını rahatça içine sindirmeye başlamıştır.

Yine aynı dönemde Rahşan Ecevit''in bu uyumlu çizgiye ters düşen ve kamuoyunca şaşırtıcı bulunan açıklamaları ise, Başbakan''ın yenilenmiş sindirim sisteminin bile sindiremediği birtakım konular için devreye sokulan bir tür vicdani dublaj zorlamasıdır kanaatimce.

Bu yarı şizofrenik politik çizginin simgesel dökümü bir tuvale resmedilse, kartal yırtıcılığına eklenmiş bir güvercin kafası durumu gayet iyi anlatabilir.

Bir zamanlar vatandaşın umudu olma başarısını yakalayarak sandıklardan zaferlerle çıkan Karaoğlan, bugün kokuşan, çürüyen ve sosyal bakteriler üreterek hastalıklara neden olan ağır devlet mekanizmasını savunabilmenin akıl dışı olanaklarını araştırır hale gelmiştir.

İnsan bütün bunların gerçekte bir koltuktan daha farklı hiçbir özelliği bulunmayan bir iktidar tahtı için yapılıyor olmasına inanamıyor.

Bir ömrün bütün politik artılarını feda etmeye değer mi bu üç günlük iktidar saltanatı gerçekten?

Üstelik Bülent Ecevit, politik hayatı boyunca aynı hantal yapıya getirdiği eleştiriler nedeniyle, şu anda dilbirliği sağladığı politik mahfiller tarafından adı "anarşi"ye en çok yakıştırılan lider olmuştur.

Ecevit adının "anarşi" ile birlikte anıldığı bu dönemler; şaşırtıcı biçimde, halkın "Umudumuz Ecevit!" heyecanını yakaladığı dönemlerle bire bir örtüşen zamanlardır.

Ecevit, dünüyle bir politik kişilik olarak tartışmalara açık olmakla birlikte, bir dönem halkın heyecanını yakalamış ve sistemin merkez söyleminden kimi noktalarda ayrılmayı başarabilmiş bir kariyer yakalamıştır.

Seçim meydanlarının barış güvercini, darbe zamanlarının dirençli kalemi, kendi politik doğrularının ilkeli yalnızı olan zengin politik portrenin bugünü; halkına aba altından anarşi sopası gösteren bir umutsuzluğun aciz görüntüsüne çıkmamalıydı diye düşünüyorum.

Halkın devletten umudu kesmesi için binlerce nedenin sayılabileceği bir ortamda, Ecevit''in sözettiği "anarşi"nin neye tekabül ettiğini anlamak hiç de mümkün görünmüyor.

Bu anarşi nasıl bir anarşidir; depremden bir ay sonra zar zor edindiği çadır yırtık pırtık çıkınca isyan edip yollara dökülmek gibi bir şey mi?

Belki maslahatın copu, çadır yırtıklarını kapatmaya yeter, ama sistemdeki yırtık, yüz yıllık sakızlı devlet tekerlemeleriyle örtülebilecek gibi değildir.

Eski Ecevit bunu kolaylıkla farkedebilirdi, şimdiki Ecevit gözlük camını her gün değiştirse de hiçbir şey göremiyor!

Barış güvercinleri ehlileştirilince sıradan posta güvercinlerine dönüşüyor demek ki!

25 yıl önce
Vatandaş devletten umudu keserse...
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi