|
Yol varsa seçenek yoktur!

Sadece birinin doğru olduğunu ima ederek iki seçeneğimiz olduğunu söylüyorlar sürekli bize. Ortada iki seçenek olduğundan nasıl emin olacağız peki? Belki de kafalarında tek bir seçenek var, onu farklı kılıklara büründürerek sanki iki ayrı seçenekmiş gibi önümüze sürüyorlar. Hangisini seçersek seçelim, aslında aynı şeyi seçmiş oluyoruz.



Asıl yanlış, ortada hakikate giden bir yol varken, kendi kafamızın içinden seçenek aramakta...



“Düşünmeden hareket ediyorsun” dedi biri. “Çünkü kalbim zaten yolu biliyor!” dedi diğeri.



Her şey bizi maddi olana doğru motive etmeye ayarlı, bu adı konmamış sistemin soyut olana, düşsel olana, hayalî olana tahammülü yok. Bu düzene teslim bayrağını çektiğimiz anda kendimizi yine kendi elimizle biyolojik misak-ı millimize hapsetmiş oluyoruz. Bu insan demek değil, yaşamayı sürdüren herhangi bir canlı demek!



Kes etrafına şaşkın şaşkın bakmayı, “İnsan?” diye sorulunca, cevabı sensin!



Görünenin dışındaki varlığımız kimseyi ilgilendirmiyor. Zihnî üretimiz ya da kalbimizin içinde çırpınan şey, kariyer denen tek boyutlu cetvelde puanımızı yükseltmiyor. Kafamızda çileleşen bir düşünce, avucumuza düşen bir anlam pırıltısı, biyografimiz içinde bir yer tutmuyor.



“Hırsız gibi düşlerimde/ Gizli gizli sevdalanırım/ Tutunurum kendime/ O da yalan... O da yalan...” diyor bir şarkısında Fikret Kızılok.



Karşı çıkma gücünü içinde bulamayanların sessiz ittifakı hüküm sürüyor dünyada. Sen benim yaşama acziyetimi görme, ben de seninkini... Böyle geçip gitsin hayat! Yeter ki bu oyunu sürdürebileceğimiz garanti olsun, gerçekten yaşamayı hiç denememeye dünden razıyız zaten.



Farzedelim ki dünya çılgınca dönen bir dönmedolap... Hem eğlenceli, hem baş döndürücü... Bu döngünün içinde en küçük bir konsantrasyon kaybının bizi bu döngünün dışına düşüreceğinden korkuyoruz. Oysa zaten düştüğümüz bir yer bu dönmedolap!



İçimde bütün yenilgilerimin yaralarını saran hiç yenilgi görmemiş bir yer var.



“Yüzün neden kanadı?” diye sordular ufka. “Gün battı!” dedi tatlı bir mahzunlukla.



Leyla'ya olan aşkından kalbi o kadar kabardı, o kadar büyüdü ki Mecnun'un, o Leyla, o kalbin içinde küçücük kaldı. Mecnun'u Mecnun eden asıl buydu. Bildi ki kalp öyle bir sever, öyle bir sever ki, gözlerinin gördüğü hiçbir şey o sevmenin karşılığı olamaz. Aşk ki, kalbe sığsa da âleme sığmaz bir şey... Leyla'yı Mecnun'un kalbinde büyüten şey... Mecnun'u Mecnun'dan geçiren şey... Bildi ki Mecnun, aşkta kavuşmak yok! Aşığın kolları saramaz ki hem sevdiğini. Kaybolup gitmek var sadece aşkın içinde. Sanki Mecnun şu dünyadan hiç gelip geçmemiş gibi...



“bu can içimde kuştur kunâla/ seni görünce titrer/ bu can gözümde mahabbettir kunâla/ seni görünce yanar” diyor merhum Asaf Hâlet bir şiirinde.



Her seher vakti işaret parmağının ucunu ummanın serinliğine daldırarak aşk ile ıslatan insanlar da var.



“Bunca konuşan” dedi meczup, “keşke bir de söyleyebilse!”


#meczup
#Leyla
#Yol varsa seçenek yoktur
8 yıl önce
Yol varsa seçenek yoktur!
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi