|
Uzak bir ses

Pazar günü "siyasal ve toplumsal biçimcilik" hastalığımızdan, gitgide yayılan tuhaf bir "ahlakçılık"tan söz açmıştım. "Bunların panzehiri nedir?" diye düşünürken, "uzak bir ses"i, Shunryu Suzuki''yi anımsadım ("Zen Zihni Başlangıç Zihnidir", Dharma, 1992, çev. Cem Şen). Geçenlerde başka bir düzlemde sözünü ettiğim Suzuki''ye bir kez daha kulak vermeyi deneyelim:

"Fazla ayrım yapmak sizi kısıtlar. Eğer fazla istekli ve hırslıysanız, zihniniz fakirdir ve kendi kendine yetemez. Eğer kendi kendine yeten özgün zihnimizi yitirirsek, bütün kurallarımızı da yitiririz. Eğer zihniniz fazla arzuluysa, bir şeyi fazla istiyorsa, kendi kurallarınızı (yalan söylememek, öldürmemek, çalmamak, vb.) çiğnersiniz. Eğer siz özgün zihninizi korursanız, kurallar da kendilerini korurlar."

"Genellikle farkında olmadan kendimiz yerine başka şeyleri değiştirmeye, kendi dışımızdaki şeyleri düzeltmeye çalışırız. Oysa eğer kendiniz düzenli değilseniz, başka şeyleri düzenleyebilmeniz olanaksızdır. Yapmanız gerekenleri doğru zamanda ve doğru bir şekilde yaptığınızda geriye kalan her şey kendiliğinden düzelecektir."

"Yaşadığımız sürece daima bir şeyler yaparız. Fakat ''şunu yapıyorum'', ''bunu yapmak zorundayım'' ya da ''özel bir şeyler elde etmeliyim'' diye düşündükçe, gerçekte hiçbir şey yapmıyorsunuzdur. Artık bir şey istemediğinizde ya da özel bir şey yapmaya çalışmadığınızda, o zaman bir şey yapıyorsunuz demektir. Yaptığınız şeyi, yaptığınız şeyle ilgili düşüncelere kapılmadan yaparsınız."

"Eğer çok meşgul ve coşkun olursanız, zihniniz düzensiz ve bulanık bir hale gelir. Eğer mümkünse, daima dingin ve neşeli olmaya, kendinizi coşkunluktan uzak tutmaya çalışın. Eğer zihniniz daima meşgulse, kişiliğinizi oluşturmaya zaman yoktur ve bu şekilde başarılı olamazsınız; özellikle de onun üzerinde büyük bir çaba harcıyorsanız. Kişiliği oluşturmak ekmek pişirmeye benzer; ağır ağır karıştırmanız, süreci iyi takip etmeniz ve uygun ısıyı tutturmanız gerekir."

"Yaşamınız daima çevrenizdeki şeyleri bir parçası olduğunda, ya da başka bir şekilde söyleyecek olursak, şu anda kendinize geri döndüğünüzde, o zaman hiçbir sorun kalmaz. Kendinizden ayrı olan bir takım hayaller içinde başıboş dolaşmaya başladığınızda o zaman çevrenizdekiler artık gerçek değildir ve zihniniz de artık gerçek değildir. Eğer kendiniz yanılgı içindeyseniz, o zaman çevrenizdekiler de sisli bir yanılgı içindedirler. Bir kez yanılgıların ortasına düştünüz mü, artık yanılgıların sonu gelmez. İnsanların çoğu yanılgılar içinde, sorunlarla karmakarışık durumda, kendi sorunlarını çözmeye çalışarak yaşar. Fakat yaşamak, sorunların içinde yaşamaktır. Sorunları çözmek yaşamın bir parçasıdır, sorunla bir olmaktır. Nangaku Usta şöyle der: ''Yük arabası hareket etmediğinde hangisini kamçılarsın, yük arabasını mı, atı mı?'' Öyleyse hangisini kamçılarsınız, yük arabasını mı, atı mı, kendinizi mi, yoksa sorunlarınızı mı?"

Kişinin kolay kolay izleyemeyeceği, zorlu öneriler bunlar. Bana okuması bile yıldırıcı geliyor. Ama kulak vermek de uyarıcı bir deneyim olabilir: Özellikle de "siyaset"in "sabırsızlık"la, "ahlaklı duruş"un "ahlakçılık"la karıştırıldığı bir dönemde . . .

24 yıl önce
Uzak bir ses
Süper Kupa kaosu bitmiyor
Sivil Alevi Çalıştayı Raporu
Alevilik bir din midir?
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek