|
Derviş kılıklının üzerindeki hırkayı çekip almaktır kısas (3)

Denetlenebilir, sağlıklı bir din eğitimi modeli ile “irfan mekteplerinin” denetime açık olarak yeniden faaliyetlerini yürütmesinin, “Derviş kılıklı madrabazların üzerindeki hırkayı çıkartıp atmakta” etkili bir model olacağını söylemiştik; bir önceki yazıda.

Denetlenemeyen dini eğitimin sonuçlarını Afganistan ve Pakistan örneklerinde görmüştük.

Bugün sizlerle “Tevhidi Tedrisatın içinde yer alan İmam Hatip modeli olmasaydı ve Diyanet İşleri Başkanlığı şayet kurulmasaydı Türkiye’de neler yaşanırdı” sorusunun cevabını sorgulamak istiyorum.

‘DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI OLMASAYDI NE OLURDU GÖRMEK İSTERSENİZ AFGANİSTAN’A BAKIN’

Bundan birkaç yıl önce Kanal 7’nin yemekhanesinde bizim öncü kuşaklarımız ile bir akşam yemeğinde buluşmuştuk. İçlerinde büyük ilim adamları da vardı, aksiyon erleri de…

Yemek sonrası çay kahve faslı başladığında bir köşeye oturdum. Türkiye’nin yetiştirdiği bu ender isimlerin güncel meseleler üzerine başlattıkları tartışmayı izledim.

1979 Aralık ayında Rus işgaline uğramış Afganistan’da uzun süre kalmış isimlerden biri konuyu “Meşru güç olarak devlet ve dini eğitim”e getirdi. Afgan cihadının her aşamasını bilen isim, “Türkiye’de devletin zaafa uğradığında ne olacağını ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın neye tekabül ettiğini görmek istiyorsanız Afganistan modeline bakmak gerekir” dedi.

Bunun üzerine masada epeyce bir süre, “dini eğitim modelleri” ve “dini otoritenin denetlenebilirliği” ile birlikte “devletsizliğin, can, mal ve ırz emniyetini yok ettiği” meseleleri tartışıldı.

HANGİ HAKLI MÜCADELEMİZE SELEFİ-VAHHABİLER BULAŞMIŞSA İĞDİŞ OLDU

Afganistan’da önce Rus sonra Amerikan işgaline karşı verilen mücadelede, birçok grup yer aldı. Ne var ki bunlar daha sonra birbirlerini yok etti. Hatta Selefi-Vahhabi bir grup olan El-Kaide Rus işgali sürecinde etkili olamadığı Afganistan’da daha sonra mutedil birçok ismin katledilmesinde rol aldı. Örneğin, Ahmet Şah Mesut’un şehit edilmesi hadisesi.

***

Afgan cihadı, Yugoslavya’nın dağılma sürecinde Bosna savaşı, Çeçenistan direnişi yakın tarihimizin konumuz açısından da turnusol kağıtlarından.

Haklı olduğumuz mücadelenin, nasıl “iğdiş” edildiğine de tipik örnekler.

Mesela, Bosna savaşının son merhalesine geçildiğinde bazı şehirlerin hakim mevkilerindeki villaları kiralayan “Arap savaşçılar”ın (Selefi-Vahhabi) hiç de savaş ahlakıyla bağdaşmayan türden dürbünlü tüfeklerle silahsız Sırp ve Hırvatları vurması gibi. (“Savaşı düşmanınıza benzediğinizde kaybedersiniz” sözünü hatırlayalım.)

Çeçenistan direnişinde yine Selefi-Vahhabi Arap savaşçıların rahmetli Dudayev’in ahlaklı direnişine helal getirmesi gibi.

(Basayev’in nasıl dönüştüğünü de tartışabiliriz ama bu yazının konusu olmasın.)

Bu iki küçük örnek bile bize dini eğitimin denetlenmemesi halinde nasıl sonuçlar doğuracağını gösteriyor.

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Selman’ın yakın zaman önce itiraf ettiği üzere bir “Proje olarak” ortaya çıkartılan “Selefi-Vahhabi” grupların İslam dünyasına nasıl zarar verdiği görülüyor.

Hatta, “Müslüman eşittir terörist” algısının oluşmasında, İslam düşmanlığının (İslamofobi) artmasında bu grupların büyük rolü oldu. Aynı şekilde haklı olduğumuz direniş hatları bu grupların yüzünden “iğdiş” edildi.

Bosna savaşının sonunda, Aliya İzzet Begoviç’in “yabancı savaşçıları” ülkeden neden gönderdiği de bugün daha iyi anlaşılıyor.

***

Din eğitimin hem imam hatipler özelinde hem de müfredat ile Milli Eğitim’in içinde yer alması… Bununla birlikte Diyanet İşleri Başkanlığı’nın dini eğitimde aktif olması Türkiye’nin bu tür selefi-vahhabi akımlardan daha az etkilenmesine neden oldu.

Aynı zamanda, derviş kisvesi giymiş kimi ahlak yoksunu sahte şeyhlerin etkisi de bu yolla kırıldı.

***

Mesela, Diyanet’in 2018 yılında başlattığı bir proje var ki çok dikkat çekici.

Bu projede, her cami görevlisine mahallenin 10 genci zimmetlenmiş Diyanet İşleri Başkanı Sayın Ali Erbaş’ın ifadesiyle, “Tüm din görevlilerine hizmet içi eğitim kapsamında pedagojik eğitim verilmiş.”

***

Birkaç aylık üstünkörü eğitimden sonra “ben molla oldum” diyerek ortaya çıkanların Pakistan ve Afganistan’da oluşturduğu erozyonun bir benzerini kendilerine şeyh kisvesi geçirmişler üzerinden biz de yaşıyoruz.

Derviş kılıklı müptezellerin toplumsal dokumuzu zedeleyecek boyutlara ulaşan fiilleri “din, dindarlık, ahlak ve güven” tartışmasını alevlendirir.

Sahtekarların ve cahillerin üzerindeki derviş kisvesini çıkartıp atmak devletin olduğu kadar irfan merkezlerinin de görevidir.

“Kol kırılır yen içinde” demeden, içlerindeki çürük elmaları ayıklamaları boyunlarının borcudur.

(SON)

***

Muhatabına Not: Azerbaycan’ın öz toprağı olan Karabağ’ı Rusya ve Amerika’yı arkasına alarak işgal eden Ermeni çeteleri bugünlerde Azerbaycan Türkünün gücünü gördükçe, yine ağababalarını göreve çağırıyor. Bizler Karabağ’ın özgürlüğü için Azerbaycan’ın yanındayız.

#Derviş
#Diyanet
#Molla
#Din
4 yıl önce
Derviş kılıklının üzerindeki hırkayı çekip almaktır kısas (3)
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset