|
“Mesele Boğaziçi değil sen hâlâ anlamadın mı”

Rektör Melih Bulu’nun dışarıdan bir atama ile Boğaziçi Üniversitesi’ne geldiğini… Bir dönem AK Parti’den milletvekili aday adayı olduğunu bahane eden üniversite içindeki akademik politbüro ve onların güdülediği bir grup öğrenci “Kayyum rektör istemiyoruz” diyerek protesto gösterisinde bulundu.

Öğrencilerin hemen yanı başında bir anda CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu bitiverdi. (Hatırlarsanız
Kılıçdaroğlu, Kaftancıoğlu’nu il başkanlığına atarken, “Bana TOMA’nın üzerine çıkacak il başkanı lazım” demişti.)

Öğrencilerin ve akademik politbüronun protestosu Kaftancıoğlu ve CHP’liler tarafından istismar edildi. Kimi marjinal sol gruplar protestocuların içine sızdı.

Protesto gösterilerine katılanların çoğunun ne Boğaziçi ile ne üniversite ile ilgisinin olmadığı ortaya çıktı.

Aslında Boğaziçi’ndeki protesto ve gösteriler belli bir zeminde hatta
“kıvamında”
devam ederken çok büyük bir provokasyon ile olayın seyri değiştirilmek istendi.
Geçtiğimiz hafta
LGBT+’lı bir grup “sanat” ve etkinlik adı altında Müslümanların kıblesi Kâbe’ye yönelik saygısızlıkta bulundu.
Gözaltı ve tutuklamaların da olduğu bu saygısızlığa tepki gösteren
Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin kendi okul arkadaşları ve hocaları tarafından “fişlendiği” de ortaya çıktı.
Hal böyleyken, LGBT+ ekibinin provokasyonu sonrasında akademik politbüro üyeleri ve “azgın azınlık” eylemlerin şiddetini artırdı.
Kimilerine göre politbüronun öncülüğünü şu anda tutuklu yargılanan Kızıl Soros lakaplı Osman Kavala’nın eşi Profesör Ayşe Bura Kavala yapıyor.
GEZİ KALKIŞMASININ BİR BENZERİNİ İSTİYORLAR

Sadece Boğaziçi kampüsünden değil, İstanbul’un başka semtlerinde, Ankara’da ve İzmir’de de gösteriler düzenlendi.

Ankara’daki protestolarda bir pankart çok dikkat çekiciydi!

“Mesele Boğaziçi değil, sen hâlâ anlamadın mı.”
Bu pankart doğrudan Gezi provokasyonuna atıftır. Hatırlarsanız şu anda kaçak Mehmet Ali Alabora, o dönemde
“Mesele ağaç değil, sen hâlâ anlamadın mı”
diyen bir paylaşım yapmıştı.
Ve gerçekten de Gezi provokasyonu birkaç ağacın sökülüp başka bir yere götürülmek istenmesini protesto şeklinde başlamış olmasına rağmen daha sonra
“Üçüncü Köprü yapılmasın, Üçüncü Havalimanı yapılmasın, Avrasya Tüneli yapılmasın. Hükümet istifa etsin”
taleplerine dönüşmüştü.
Boğaziçi’ndeki, yasalara uygun gerçekleştirilen rektör atamasını protesto şeklinde başlayan gösteriler şimdi artık
“Mesele Boğaziçi değil sen hâlâ anlamadın mı”
noktasına gelmiştir.

Bakın önceki gece protestoculardan biri, elindeki telefondan okuduğu bildiride neler söylüyor:

“Seçilmiş belediye başkanları,
güvenlik hassasiyetleri nedeniyle
hapistedir
. Erkeklik değerleri incindiği için,
onlarca kadın ve LGBT+ şiddete maruz kalmaktadır.
Patronların hassasiyetleri nedeniyle
tüm grevler yasaklanmakta, ertelenmektedir. Bizim tarafımız hep mücadele edenlerin tarafıdır.
Direnişimiz, gözaltılarınıza, tutuklamalarınıza, baskılarınıza ve saldırılarınıza boyun eğmeyiz.”
PROVOKATİF YAYINLARA DİKKAT!

Boğaziçi’ndeki protestolar, rektör atamasının çok ötesine geçmiştir. Hal böyleyken bir şey daha yapılıyor dikkatinizi çekti mi?

Polisin, aşırı şiddet kullandığına ilişkin manipülasyon yapılıyor. Maksat, eylemleri daha da kitleselleştirmek. Tıpkı Gezi provokasyonu döneminde, şu anda kaçak Can Dündar’ın
“Gençlerin üzerine polis helikopterinden ateş açılıyor”
yalanı gibi. Bu kez de CHP’nin yayın organı Halk tv’de bir provokatör sunucu tarafından söylenen
“Polis yakın mesafeden, göstericilere, esnafa, sivil halka biber gazı sıkıyor”
yalanı gibi!

Gezi provokasyonu dönemindeki polis yok bugün. O gün çadırları yakan, şiddetin daha da artması için aşırı güç kullanan FETÖ’cü polisler yok. Şiddetin dozunu çift manivela ile karşılıklı artıracak olanlardan biri yok!

Ama terör örgütleri ile iltisaklı kimi insanlar şu anda “öğrenciler”in arasında.

O yüzden
“Aşağıdan”
cümlesini bile
“Aşağı bak”
diye alt yazıyla yazıp yayınlayan provokatif yayınlara… Ve o yayınlardan sonra atılan 1 milyon tivite rağmen, gerçek birkaç saat sonra emniyet tarafından ortaya çıkartıldı.

Protestoculara değil provokatörlere karşı güç kullanan polis görevini yapıyor.

Ama hâlâ sanal dünyada polisin şiddetinden söz ediliyor. Bu da bize meselenin çok boyutlu olduğunu gösteriyor. Amerika Dışişleri Bakanlığı’nın Türkçe olarak yaptığı kabul edilmez açıklama bile Boğaziçi’ndeki protestonun ucunun nerelere gittiğini göstermesi açısından manidar.

Türkiye, 15 Temmuz 2016 darbe ve işgal girişiminden önceki Türkiye değil artık. Sokak olayları ile iktidarı köşeye sıkıştırmak isteyenlerin bu gerçeği görmesi gerekiyor diyeceğim ama karşımda duran şu veri beni ziyadesiyle tedirgin ediyor:

“Oxford Üniversitesi tarafından 37 ülkede yapılan araştırmaya göre, dezenformasyon ve yanıltıcı haber konularında Türkiye yüzde 49 ile en çok deformasyona maruz kalan ülke!”
Bütün provokasyonlara inat, itidalli, dikkatli, rikkatli ve temkinli olarak süreci nihayete erdirmekte yarar var!

Boğaziçi’nden bir Gezi çıksın isteyenler avucunu yalar!

#Boğaziçi
3 yıl önce
“Mesele Boğaziçi değil sen hâlâ anlamadın mı”
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti
Bir bu eksikti...
IBAN veren esnafın katli vacip mi?