|
Profesyoneller, terörün çanına ot tıkıyor

Afrin Zeytin Dalı Harekatı aynı zamanda nesilden nesile anlatacağımız “kahramanlık” ve “özveri” hikayeleriyle dolu.

Bunlardan en sonuncusu geçtiğimiz hafta Keltepe’deki çatışma esnasında yaşandı. Tünellerden sızan PYD/YPG-PKK teröristleri ile Mehmetçik göğüs göğüse savaştı. 8 Mehmetçik şehit düştü. Çatışma esnasında öyle anlar oldu ki mesafe “el bombası” menziline kadar düştü. Yani 20 metreye kadar.


İşte o anlarda, bir bölük komutanının savaş uçakları ve fırtına topları için telsizden, “Gerekirse bizi de vursun ama teröristlerin hepsi burada imha olsun” dediği ortaya çıkmıştı.

Buna benzer kahramanlıklar 90’lı yıllar boyunca devam eden terörle mücadelede de çok sık yaşandı.

Abdullah Ağar’ın, “Ölüm Dağları Bekler Cudi Dağı” isimli kitabında da benzer olaylar anlatılır.

Biri şöyledir: Bir üsteğmenin, PKK’lı teröristlerle göğüs göğüse muharebeye tutuşulduğu esnada yardıma gelen helikopter pilotu devre arkadaşına, “Üzerime at devrem. Üzerime at. At ki senin roketinle şehit olayım devrem. Bu şerefsizlerin mermisiyle ölmeyeyim…” dediği hadisedir. Olay aynıyla vakidir. Olayı yaşayan pilot, üsteğmen ve askerlerinin olduğu alanı ateş altına almaz, alamaz! Fakat üst teğmen şehit düşer.

Bir olayı da ben anlatayım.

YEDEK SUBAY TİM KOMUTANLARI DÖNEMİ BİTTİ

Olay, 1990’lı yılların hemen başında Büyük Ağrı Dağı’nda geçti. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden mezun olmuş bir arkadaşım, yedek subay olarak askere gitti. O anlatmıştı.

Tuzla’daki acemi birliğinden sonra usta birliğinde tim komutanı olarak Ağrı Dağı’na gönderilmiş. Bir keresinde PKK’lı teröristlerle girilen çatışmada mevziler arasındaki mesafe neredeyse yok olmuş. El bombası mesafesinin bile altına düşmüş.

Bir ara mevziler arasındaki mesafe açılınca, yedek subay olarak görev yapan tim komutanı arkadaşım, telsizin mandalına basmış ve hemen bulundukları yerin koordinatlarını vermiş. “Bizim hemen önümüzdeler. Vurun” demiş. Karşıdaki muhatabı, “İyi de sizi de vururuz o zaman” deyince, yedek subay arkadaşım, “Vurun, yoksa zaten hepimiz şehit düşeceğiz” demiş.

Biraz sonra havanlar düşmeye başlamış, hemen önlerine. Öyle bir nokta atışı yapılmış ki neredeyse 30-40 metre öteye düşen havanlar ortalığı cehenneme çevirmiş. PKK’lı teröristlerin çoğu ölmüş. Yedek subay arkadaşım ve timi kurtulmuş.

O yedek subay arkadaşım, şu anda devletin çok önemli bir yerinde çok önemli bir görevi icra ediyor. Ama sivil olarak! Sivil olarak diyorum. Zaten konumuz da bu. Yani sivillerin zorunlu askerliği meselesi ile profesyonel ordu.

PROFESYONEL ORDU İLE ZORUNLU ASKERLİK İÇ İÇE

“Her Türk asker doğar” sözünün bir karşılığı vardır bu topraklarda. Zira geçenlerde bir Amerikalı asker, “Türkler topyekun savaşıyorlar. Millet olarak savaşıyorlar” demişti!

Onun için askerlik meselesine “zorunlu askerlik devam etmeli” diye bakanlardanım.

Ancak profesyonel askerliğin de zorunluluk olduğunu düşünüyorum. Askerlik çağına gelen her erkeğin zorunlu eğitim almasından yanayım. Zira dünya barışı diye bir şeyi olmadığını yaşayarak tecrübe ediyoruz!

Askerlik süresinin kısaltılması meselesini ise teknik bir mesele olarak düşünüyorum.

Bedelli askerlik yapanların bile bu zorunlu eğitimi almalarından yanayım.

Böylece, zorunlu askerlik yapanların çatışma alanlarının dışındaki askerlik hizmetlerini yapabileceğini düşünüyorum.

Zira yukarıda anlattığım destansı hikayelerin bir de çok dramatik olanları var.

Binlerce er ve erbaş ile yüzlerce yedek subayın şehit düştüğü dramatik örnekler, bunlar.

Örneğin, Amasya Er Eğitim Tugayı’nda uzmanların uzun dönem askerlik yapan piyadelere acemi birliğinde verdikleri eğitimin “eziyete” dönüştüğüne şahit olmuştum da “Yapmayın yazık” demiştim. Muhatabım, dönüp yüzüme, “İyi de bu çocukların çoğu şehit olacak, eğer bu eğitimleri hakkıyla yapmazlarsa” demişti.

Çünkü, o dönemde, terörle mücadelede “Düşük yoğunluklu çatışma” ve alan hakimiyeti üzerine geliştirilen konsept nedeniyle, dağ- taş er, erbaş ile doldurulmuştu. Ancak hepsi de zorunlu askerlik yapan, yani birkaç ay eğitim almış, nispeten acemi askerlerden oluşuyordu. Bu nedenle girilen çatışmalarda onca öz veriye onca çabaya rağmen ağır kayıplar veriliyordu.

TERÖRLE MÜCADELENİN PANZEHİRİ PROFESYONELLER

Son 30 yılda askerlik yapan erkeklerin tümü bilir ki, çatışma sırasında namlunun ucu havaya kalkmış ve ateş gök yüzüne doğru yapılıyorsa o mevzideki asker “acemi”dir! Bunu bilen “profesyonel teröristler” oraya bastırır. Sonuçta büyük kayıplar verilirdi.

2015’ten itibaren Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) profesyonel ordu anlayışında büyük bir dönüşüm geçirdi. Uzman er, erbaş ve sözleşmeli er statüsüyle yeni bir personel yapılanmaya gidildi. Dahası, terörle mücadelede mecburi askerlik yapanlar “cephe gerisi”ne alındı. Çatışma ortamlarından çekildi.

Terörle mücadelenin sıcak çatışma alanlarında artık, “profesyoneller” var. 2015’ten bu yana uygulanan yöntem sayesinde terörle mücadelede muazzam bir başarı var.

Sınır ötesinde de bu başarı pekiştiriliyor. Fırat Kalkanı’nda, Zeytin Dalı Harekatı’nda TSK’nın profesyonelleri sahada! Subay ve astsubaylarıyla birlikte uzman erleri, uzman çavuşları, sözleşmeli erleri sahada. Yani profesyonel ordu sahada!

Profesyonelleşen ordumuz, terör örgütlerinin çanına ot tıkıyor.

Ve büyük bir destan yazılıyor. Çünkü, tamamı iyi eğitim almış yiğitler!

#TSK
#Afrin
#PKK
6 yıl önce
Profesyoneller, terörün çanına ot tıkıyor
Kızıl düveler
Tanzimat kafası
Yardımcı Hizmetler Sınıfı personeli seslerinin duyulmasını istiyor
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek