|
Yumuşak güç eliyle Türkiye’yi ihraç etmek

Dün sabah işyerine geldiğimde odamın kapısını açıp koltuğuma oturmuştum ki masamda birkaç dergi ve broşür gördüm. Onlardan biri TRT’ye bir diğeri Anadolu Ajansı’na (AA) aitti. Sağıma dönüp de “Bugün ayın kaçıydı” diye takvime baktığımda Türk Hava Yolları’nın (THY) logosuyla karşılaştım. Sosyal medyada neler var diye telefonumu elime aldığımda “TİKA’dan Bangladeşli çocuklara terapi merkezi” başlıklı haber ile karşılaştım.

Bir anlık duraksamadan sonra soft power “yumuşak güç” diye mırıldandığımı fark ettim.

TRT, AA, THY, TİKA bunlara bir de şimdilerde büyük bir gayretle çalışan Maarif Vakfı ile Yunus Emre Enstitüsü’nü de katarsak ortaya devletin yumuşak gücü çıkar diye düşündüm.



***

Türkiye’nin sivil toplum tecrübesi olağanüstü. Dünyanın her yerine, neredeyse dünyanın bütün mazlumlarına yetişen sivil toplum kuruluşlarımız var. Her kriz bölgesinde, her mazlum coğrafyada gönüllülerle, bağışçılarla profesyonellerle çok büyük işler yapıyorlar. Yaptıklarının hem bu dünyada hem öteki alemde elbet karşılığı var.

Bir de resmi, yarı resmi, özerk devlet kurumlarımız var. Onların misyonları çok daha farklı. Yukarıda isimlerini saydığım kurum, vakıf ve teşekküller işte o misyonun öncüleri. Devletin yumuşak gücünü temsil ediyorlar.

***

Başbakan Binali Yıldırım ile 2017’nin Kasım ayında Amerika’ya gitmiştik. O seyahatte TRT World Koordinatörü Fatih Er de vardı. Bir ara “Hadi biraz dolaşalım” deyip koluma girdi. Otelden çıktık iki sokak sonra bir binanın kapısındaydık. İçeri girdik asansöre bindik. 4’ncü katta asansörün kapısı açıldığında kendimi bir haber merkezinin ortasında buldum. Fatih, “TRT WORD Washginton’a hoş geldin abi” dedi. Orada bulunanların bir kısmı İngilizce bir kısmı Türkçe selam verdi. Benim gözlerim doldu.

“Ne oldu” diye sorduklarında onlara “Ben TRT’de staj bile yaptırılmamış biriyim. Şimdi TRT’nin Washington bürosunda sizlerle birlikteyim” diyebildim.

Gerçekten de siyah beyaz ve tek kanal olarak yayın yaptığı dönemde okuldan mezun olmam için TRT’de zorunlu stajım vardı da beni Ankara Kavaklıdere’deki TRT Genel Müdürlüğü binasının kapısından içeriye sokmamışlardı bir zamanlar. Neyse… Biz burada TRT’nin harikulade dizileri ve dünyaya açılan kapıları TRT World ve Avaz’ı anmakla yetinelim.

Geçtiğimiz günlerde THY Genel Müdürü Bilal Ekşi Bey ziyaretime gelmişti. Odamdaki uçak maketini göstererek, “Uçmamız gereken her noktaya uçuyoruz, uçacağız. Hele bir de 3’üncü havaalanını bir açalım” dedi. Dedim ki, “Ticari bir kuruluşsunuz. Elbette kar-zara hesabı yapıyorsunuz. Ancak misyonunuz ekonomik karlılığın çok üstünde bir karlılık.” Hak verdi.

AA’nın son 10 yılda diğer ajanslardan çeviri yoluyla haber aktarmak yerine kendi bürolarında ve kendi muhabirleriyle kendi kaynaklarından haberleri doğrudan aktarması birçok tartışmalı konuda doğru habere ulaşmamıza neden oldu. Mısır’daki darbe sürecinde, Suriye’deki kanlı iç savaşta, AA’nın haberleri olmasa batılı ajansların geçtiği haberler üzerinden olayları izlesek neler olurdu bir düşünün? Ne Adeviye Meydanı’ndan haberimiz olurdu, ne Suriye’deki insanlık dışı işkencelerden.

Geçen gün Maarif Vakfı Başkanı Birol Akgün hocamla hasbihal etme şansım oldum. Vakfın özellikle Afrika’da yoğun bir çalışması var. En son Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Afrika ziyaretine de katılmış Birol hoca. Diyor ki, “FETÖ eğitim kurumlarıyla ülkelere yerleşti. Şimdi onların birçoğu Maarif Vakfı’na devrediliyor. Çok çalışmalıyız. Çok gayret göstermeliyiz. Çünkü dünya Türkiye’den çok şey bekliyor. Hele ki mazlum coğrafyalar.” El hak doğrudur.

Biliyorsunuz İsrail 2015 Haziran’ında bir Ramazan günü beni Tel Aviv Ben Gurion Havaalanı’nda önce gözaltına aldı sonra 10 yıl süreyle ülkeye girişime yasak koyarak sınır dışı etti.

Oysa tek niyetim, Mescid-i Aksa’da bir Cuma namazı kılmak ve akşamında da iftar ettikten sonra geri dönmekti, olmadı.

Bu olaydan 3 ay önceyse sevgili dostum TİKA Başkanı Serdar Çam’ın daveti üzerine Nuri Pakdil üstadımız ile birlikte Kudüs’e gitmiştik. Orada TİKA’nın neye tekabül ettiğini en müşahhas haliyle görmüştüm. El Halil Camii’nin halıları da Kubbetüs Sahra’nın aleminin altın kaplaması da TİKA tarafından yenilenmişti.

Yunus Emre Enstitüsü kurulduğunda FETÖ’nün oraya nasıl sızdığını size anlatmayacağım. Hala bazı sıkıntılar olsa da son dönemde özellikle Şeref Ateş hocam ile birlikte Yunus Emre’de de bir gayret ve çaba var. “Türkçe öğrenmek isteyenlere” yönelik dünyanın her yerinde kurslar açan enstitü yakın gelecekte Türkiye’nin önemli misyonerlerinden olacak.

Devletin yumuşak gücü olarak öne çıkan kuruluşlarımızın iyi yönetilmesi Türkiye’ye katma değer olarak dönüyor. Bunu fark ettikçe Rabbim’e hamdediyorum.

  • Çanakkale ruhu Afrin’e ulaştı
  • Bugün 18 Mart. Çanakkale Zaferi’nin yıl dönümü. Deniz savaşlarının en kanlısı, en şiddetlisi olarak tarihe geçen, ancak daha da önemlisi Türk milletinin 7 düvele karşı amansız direnişinin adıdır Çanakkale Zaferi.
  • Hele ki dedesi Çanakkale gazisi, kurt dedesi Çanakkale şehidi olan benim için bambaşka bir gündür bugün.
  • Top arabalarını çeken katırların pisliğindeki arpaları yiyerek hayatta kalan Hasan Onbaşı’nın torunu olan…
  • Kurt dedesi Çanakkale’de toprağa düşmüş olan ben…
  • Bugünü büyük bir onur ile yadetmekteyim.
  • Çanakkale Zaferi’nde şehit olan tüm ceddimize rahmet dileyerek ve o gün orada 7 düvele meydan okuyanların ruh halini bugün bu tarihte yeniden dirilten Afrin gazilerine selam durarak…
  • Çanakkale Zaferi’ni bizlere yaşatanları tazimle anıyorum.
  • O ruhun takipçilerini selamlıyorum..!
#Türkiye
#Afrin
#Çanakkale
6 yıl önce
Yumuşak güç eliyle Türkiye’yi ihraç etmek
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’