|
Gerçek adalet tüketicinin hakkıdır

Tüketici haklarını insan haklarının ayrılmaz bir cüzü olarak gördüğümüz için buradan verdiğimiz mesajlar hep aynı doğrultuda: "Hakkınızı arayınız, çünkü aksi halde sadece mazlum olmakla kalmaz, istemeden de olsa istismarcılara yol açmış olursunuz."

Biliyorsunuz zaman zaman sizin için internette bazı adreslerde rastladığım güzel şeylerden bahsediyorum. Sanal dünyada dolaşırken gözüme takılan adreslerden biri de www.semerkand.com.tr. Bu adres yayın hayatında yer alan bir dergiyi tanıtıyor. Dergide ayın konusu olarak adalet konusu işlenmiş. Biliyorsunuz adalet bu köşenin okuru olan tüm tüketicilerin özlemi.

Cemil Mollahanoğlu dergideki yazısında özetle şunu söylemiş;

"Yanlış ölçü zulümdür." Bunun ne kadar doğru olduğunu herhalde en iyi tüketiciler bilir.

Aynı dergide Halil Akgün''ün "Kim için nereye kadar adalet?" sorusunu açtığı yazısında ideal adalet anlayışı şöyle anlatılıyor: "Adalet, Batı''da izafi bir kavramdır ve ancak başkalarının bizim bireysel çıkarımızı gaspetmemesi için başvurduğumuz bir prensiptir. Bu bakış açısının tersine İslâm, adaleti yeryüzünde hakim kılınması zorunlu olan bir ilke olarak vazeder. İslâm''da adalet, bireyler arası ilişkiyi aşar ve insandan Yaratıcısı''na ve O''nun yarattığı her nesneye kadar uzanan geniş bir varlık alanını kapsar."

"Mümine adil olmak yaraşır" diyen Halil Bülbül de yazısının giriş bölümünü şu cümlelerle oluşturmuş: "Allahu Tealâ''nın bir sıfatı da el-Adl''dir. el-Adl, dost-düşman herkese hakkını veren ve layıkı ile muamele eden demektir. Dolayısıyla adalet, Yüce Allah''ın büyük bir emanetidir. Adil insan, özü ve sözü, işi ve hükmü Yüce Allah tarafından tasdik edilen kimse demektir."

Günlük hayatta, alışveriş yaparken karşılaştığımız sorunların temelinde de adalet şuurundan uzaklaşmış olmamız yatıyor maalesef. Sonra haksızlıklar büyüyor büyüyor... ülkemizin sadece bugününü değil, geleceğimizi de karartıyor.

Yıllardır bu meselenin takipçisi olduğum için biliyorum; eğer ülkemizde birgün tüketici istismarları son bulacaksa mutlaka bu, ancak hakkın üstünlüğü prensibi gerçek anlamda hatırlandığı zaman olacaktır.

Yaşantısı ve sözleriyle Kur''an-ı Kerim''i anlatan Efendimiz (S.A.V) şöyle buyurmuşlardır: "Bizi aldatan bizden değildir.", "Mü''minler (inananlar), yaptıkları şartlara (verdikleri sözlere) riayetkârdırlar (uyarlar).".

TÜKETİCİ DOSTU

Ankaralı okurumuz Hüseyin Nazlıaydın''ın köşemize yolladığı faks mesajı son günlerde ardı ardına gündeme gelen gıda zehirlenmelerini hatırlatıyor. Nazlıaydın, "19 Mayıs 2000 tarihinde satın almış olduğumuz ekmeğin içinden ''fare pisliği'' sandığımız nahoş bir madde çıktı. Zabıtaya yaptığımız şikayet sonucu fırınları denetleme yetkisinin zabıtadan alındığını öğrendik. İnsan sağlığıyla bu denli, fütursuzca oynayan ve adeta devlet tarafından korunmaya alışmış olan bu kişileri nereye şikayet edeceğimizi bilemiyoruz..." diyor.

560 Sayılı Yasa gereği gıdaların üretim noktasındaki denetim yetkisi belediyelerden alınarak Sağlık Bakanlığı''na verilmiştir. Bu yüzden sadece satış noktasında sınırlı yetkili olan belediyeler ne yazık ki bu yönde etkin olamıyorlar. Okurumuzun yaşadığı sorun türünden şikayetleri olanların İl Sağlık Müdürlükleri''ne şahsen başvurmaları gerekiyor. Hüseyin Bey elindeki numuneyi sakladığını söylüyor, maalesef resmi prosedür gereği bunun bir önemi yok.

Cep telefonlarına çevre önlemi

Çevre Bakanlığı sağlığa zararlı ışınlar yayan cep telefonu baz istasyonlarının bundan böyle kamu binaları, okul, hastane, kreş, kışla ve park gibi yapı alanlarında kurulamayacağını açıkladı. Bakanlığın konuyla ilgili genelgesinde, halen faaliyetlerini sürdüren istasyonların da belirli esaslara uymalarının zorunlu olduğu bildirildi. Genelge, baz istasyonlarının, belirtilen sınır değerlerin üzerinde olması halinde, meskun mahal dışına taşınmasını öngörüyor.

24 yıl önce
Gerçek adalet tüketicinin hakkıdır
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak