|
Simitten değil denetimsizlikten kork

Haber aynen şöyle: "İçel''in Erdemli ilçesinde, 30 öğrenci yedikleri simitten zehirlenerek hastaneye kaldırıldı. Karın ağrısı şikayetiyle hastaneye kaldırılan öğrencilerden 26''sı muayeneden sonra evlerine gönderilirken, durumları daha ağır olan 4 öğrenci tedavi altına alındı." İnanın bu olay dünyanın başka bir yerinde yaşansaydı ortalık birbirine girerdi. Bu kadar ucuz mu herşey? Olacağı buydu!

Bundan 2 yıl önce, Gaziantep''te bir fırında ekmeğe karışan fare zehiri ile ilgili skandal konusunda yayınlanan bir yazımın içinde geçen şu cümleyi aynen verdiğimde nereden nereye geldiğimizi daha iyi anlayacağız sanıyorum; "1994''te bir televizyon kanalında tüketici programı hazırlarken İstanbul''un Anadolu yakasından ekmekle ilgili bir şikayet almıştım. Kendisini evinde ziyaret ettiğim hanım izleyicim, ekmeğin içinden çıkan süpürge sapını gösterirken isyan ediyordu. Başka insanların da aynı şeyi yaşamaması için bu olayı nasıl çözümleriz derken, aklıma gelen ilk adres belediye oldu. Bu sorunu en kısa yoldan, halka hem psikolojik, hem fiziksel manada en yakın yönetim birimi olan belediye çözebilirdi. O zamanlar tüketici kanunu bile yoktu ama ben hissediyordum ki bu konu, zabıta, sağlık gibi çeşitli birimleriyle kamu yararını gözetmek durumunda bulunan belediyenin işi olmalıydı..."

İçel''de 30 minik tüketiciyi bayram gününde hayatın acı gerçekleriyle yüz yüze getiren olayın ve gündemden düşmeyen simit vakalarının sorumlusunun kim olduğunu anlamak için, konunun mevzuat boyutuna birlikte bakalım; 1996''da çıkarılan 560 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname gereği, fırınların da içinde bulunduğu gıda maddeleri üreten işyerlerinin denetimi, Sağlık Bakanlığı''na verilmiş. Buna karşın belediyeler, her nedense gıdaların sağlığıyla ilgili olarak sadece satış yerlerinde, üstelik Sağlık Bakanlığı''nca yapılacak işbirliği şartına bağlı olarak yetkilendirilmiş. Halkın sağlığıyla ilgili hizmetlerin, üst düzeyde takibi mutlaka gerekli. Ama bu, halka yakın birimlerin imkanlarını gözardı etmek pahasına yapılmamalıydı. Yukarıda bir bölümünü verdiğim iki yıl önceki yazımı hazırlarken İl Sağlık Müdürlüğü''ne giderek, Sağlık Bakanlığı''nın o güne kadar belediyelerle işbirliği yönünde herhangi bir somut adımın olup olmadığını araştırmıştım. Araştırmalarımın sonucu maalesef tahmin ettiğiniz gibi; konu halkın sağlığı bile olsa siyasi çekişmeler, görüş ayrılıkları, merkezi yönetimle yerel idareleri bir araya getiremiyor.

Merkezi otoritenin gücü belli. Taşra teşkilatlarının denetim ekibi imkanları gıda üretim yerlerinde denetim için yeterli değil. Bunu herkes biliyor. Peki nedir bu ısrar. Niçin belediyelerin imkanları halkın sağlığı için seferber edilmek yerine atıl duruma itiliyor! Halkın sağlığının korunması adına denetim seferberliği başlatılması için belediyelerin mevzuattaki bu sorunun giderilmesi adına harekete geçmesi, sorumluluk sahibi tüketicilerin de, tüketici dernek ve vakıfları gibi sivil örgütler çatısı altında bu hareketi desteklemesi gerekiyor. Biraz tepki... Miniklerimiz için, hiç olmazsa şimdi... lütfen? Unutmayalım herkes tüketici ve tüketicinin sağlığı bu kadar ucuz olmamalı!

Yetkili servis çözüm üretmeli

Bir firma için kaybedilen her müşteri, aynı zamanda markaya duyulan güvenin genel anlamda sarsılması demektir. Kalite anlayışını ilke edinmiş büyük kuruluşlar bilirler ki memnun edilmeyen müşteriyle birlikte, ileriye dönük hedefler de sarsılmaktadır. Bu yüzden tüketiciye mal ve hizmet sunan firmalar, yasanın da kendilerini yükümlü kıldığı servis hizmetlerine büyük önem verirler. 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun''un 15''inci maddesine göre İthalatçı veya imalatçılar sattıkları sanayi malları için, o malın Bakanlıkça tespit ve ilan edilen kullanım ömrü süresince, bakım, onarım ve servis hizmetlerini yürütecek istasyonları kurmak ve yeterli teknisyen kadrosu ile yedek parça stoku bulundurmak zorundadırlar. Bu yönde davranarak Ağrı''dan Aydın Aksak İsimli tüketicimizin faks cihazıyla ilgili sorununu takipe alıp çözen İhlas Bölge Müdürlüğü yetkililerinin hassasiyetini merkez firma yetkililerine duyurmamız gerekiyor.

Belediye: Seyyar önlenemez

Özellikle İstanbul''da tatil günlerinde adeta açık pazar haline gelen şehir, seyyar satıcıların geçit vermez yollarında tükenip gidiyor. "Şu işportacı sorununa bir çözüm bulunması gerekiyor" derken, Eminönü Belediye Başkanı''nın yaptığı açıklamaya hak vermek istemezdim ama, mümkün değil. Başkan Lütfi Kibiroğlu, Eminönü Meydanı''ndaki kalabalığın işportacıların iştahını kabarttığını söylerken, şu gerçeği vurguluyor: "Eminönü''nde seyyar satıcı sorunu bitmez. Bu konu ancak kontrol altına alınabilir. Mesela, mesai saati bitiminde yapabileceğimiz fazlaca bir şey yok. Olay böyle zamanlarda bizim kontrolümüzden çıkıyor..." Belediye Başkanı Valiliğin Eminönü''nde kesinlikle işportacı istemediğini söylüyor, ancak çaresiz kaldıklarını belirtiyor. Ben de bu konuda Sayın Vali Erol Çakır''a katılıyor ve kendisine çözüm konusunda şu önerimi hatırlatıyorum; seyyar satıcı sorunu yasaklamayla değil, ancak Valilik-Belediye işbirliğiyle ve denetim için koordinasyonla çözülebilir.

24 yıl önce
Simitten değil denetimsizlikten kork
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset