|
Tüketici konseyi toplanıyor

Mart ayı tüketicinin gündeminde özel bir yere sahiptir. Ayın 15''inde tüm dünya tüketicileri hakların ne kadarının hayat bulduğunu sorgularken, ülkemiz de özellikle bu ayın sonlarına doğru yoğunlaşan çeşitli etkinliklere sahne olur. Benim kaçırdığım birşeyler var mı diye Anadolu Ajansı Haberlerini de taradım ve Tüketici Hakları Günüyle ilgili bütün mesajlarda malum sorunların vurgulandığını gördüm.

Mesela; Tüketicileri Koruma Derneği TÜKDER''in Başkanı Necati Yentürk''ün özellikle üzerinde durduğu konu bildiğimiz kapıdan satışlar. TÜKDER başkanı şöyle demiş: "Bir bakıyorsunuz, elinde hediye paketi ile evinize bir şahıs geliyor. Fabrikada çalışan eşiniz kendisine çıkan hediyesini eve gönderdi, teslim makbuzunu imzalar mısınız diyor. Ardından senetler, taahütnameler imzalatılıyor ve daha sonra kapıya icra dayanıyor."

Tüketiciyi Koruma ve Dayanışma Derneği TÜKOD''un Yönetim Kurulu Başkanı Bahattin Karagöz''ün işaret ettiği sorun biraz daha farklı. TÜKOD Başkanı açıklamasında, ürünlerin Türkçe Kılavuz ile birlikte satılması konusundaki yasal zorunluluğa rağmen tüketicinin bilgilenme hakkının ihlal edildiğini, bu tür istismarların aynı zamanda helalinden kazanmak isteyen satıcıları da mağdur ettiğini vurgulamış.

Şikayetler aynı ve hepsi şunu anlatıyor kısaca:

Bu ülkede tüketicinin haklarının korunmasından sorumlu olan yetkililer işlerini yapmıyorlar!

Nasılsa bayram geçti. Geçen günkü yazımda yaptığım gibi tatlı hayaller kurarak daha çok temennilerde bulunmak yerine acı gerçekleri bir bir sayabilirim ama bunlardan sadece birini vurgulamam yetecek;

Tüketiciler, hakları konusunda bilgilendirilmiyor. Çok kolaylıkla ve küçücük maliyetlerle tüketiciyi bilinçlendirici tv programları, danışma birimleri vs. oluşturulması için daha ne kadar beklemek gerekiyor? Yetkililerimiz bizim köşelerimizi okuyup; "Nasılsa birileri bu işi yapıyor, tüketici de okusun-araştırsın..." gerekçesine sığınıyorlar diyelim, peki 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun''un 14''üncü maddesi ne olacak. Hiç olmazsa yeni nesil tüketicinin bilinçlendirilmesi için o madde Bakanlığı açıkça görevlendirmiş ve demiş ki: "Tüketicinin eğitilmesi konusunda her derecedeki okulların ders programlarına Milli Eğitim Bakanlığı''nca gerekli ilaveler yapılır." Bu maddenin hayata geçmesinden de Sanayi ve Ticaret Bakanlığı sorumlu.Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bu ve buna benzer yükümlülüklerini yerine getirmediği için mi bilinmez, bu sene 15 Mart''ta kutlama etkinliği düzenlemedi.

Ama Mart ayında her sene toplanan Tüketici Konseyi''nde bu eksiklikler gündeme gelecek herhalde. Ben de bu toplantıyı izlemek üzere Ankara''ya gitmeyi düşünüyorum. Tüketici Konseyinde muhtemelen her zamanki gibi Konsey üyeleri tarafından bir takım öneriler ortaya konacak ve Bakanlık''dan bunların takibi istenecek. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı''na bağlı Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürlüğü de bunları yazılı olarak kayıtlarına alacak.

Bu seneyi özetlemek için, defalarca bu köşede büyük puntolarla yazdığım şu cümle yetecek: Tüketiciyi aldatanlara uygulanacak cezaların miktarı düşürüldü, yeni düzenlemelerle cezaların caydırıcılık gücü azaltıldı. Eğer nasip olur da Konsey Toplantısı''na katılabilirsem bu acı gelişmeyi orada da bir şekilde gündeme getirmiş olacağım.

TÜKETİCİ DOSTU

Yetkili servisler yetkilerini nasıl kullanıyor?

Ümraniye Metro Gross Market''ten satın aldığı buzdolabının çalışır hale getirilmesi işlemini, tanıtma kılavuzunda belirtildiği kendisi yapmayıp bunun için yetkili servis çağıran tüketicimiz şikayetini faks mesajında şöyle anlatmış:

"Servis yetkilileri buzdolabının kapağında hata buldular ve kullanıma açmadan gittiler. Ertesi gün ürünü satın aldığımız yeri aradık. Onlar, servis raporu olmadan bize yardımcı olamayacaklarını belirttiler. Bunun üzerine rapor düzenlenmesi için yetkili servisle görüştük. Ancak buradaki yetkililer bize rapor düzenlemeyeceklerini, ürünü böyle kullanmak zorunda olduğumuzu söylediler."

Tüketicimizin anlattıklarını birlikte değerlendirelim; Eğer üründe hata varsa servis yetkilileri bunu neden bir raporla anında tespit etmediler? Bu soru işaretine rağmen olayı bir de servis yetkililerinden öğrenmek gerekiyordu. Bunun için aradığımız yetkililer okurumuzun buzdolabının kapağının değiştirilmesine karar verildiğini belirttiler. Burada sorulması gereken soru da şu: Eğer üründe, tüketiciden kaynaklanan bir hata varsa neden böyle bir kolaylık sağlanıyor? Eğer tüketici haklıysa neden ürün iadesi şeklindeki haklı talebi reddedilerek tercih hakkı sınırlanıyor? Bu sorun Metro Gross Market Yetkilileri tarafından ürün değişimi şeklinde çözüldü. Ama bu sefer de tüketicimiz sözkonusu servis yetkililerinin kendisine "Bizi şikayet ettiniz, ürününüzü gelip açmayacağız" şeklinde garip bir tavır sergilediğini söylüyor. Sorunu sonuçlanana kadar takip edecek ve sonucu buradan duyuracağım.

DUYDUNUZ MU?

Avrupa Birliği''ne nasıl gidilir?

Biliyorsunuz; Rahmetli Özal Zamanında gündeme gelen değişim sürecinde, Avrupa Birliği''ne üye olmanın şartı olarak görüldüğü için, sonunda bizim de bir tüketici kanunumuz oldu. 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun''la beraber aynı dönemde rekabetin korunması yasası da çıkarıldı. Aradan yıllar geçti; Tüketici Kanunu yürürlüğe gireli 5 yıl oldu, ama hâlâ bu ülkede tüketicinin korunmadığından, haksız rekabetin bunalttığından yakınıyoruz. Oysa bugün neleri tartışmalıydık? Mesela şu Avrupa''ya gitme rüyası... Avrupa''ya niçin gideceğiz? Avrupalı olmak için mi? Yoksa Avrupa''nın ekonomik avantajlarından yararlanmak için mi? Biran için tüketici haklarının ve rekabetin korunması esaslarının hayata geçtiğini düşünelim ve şu habere kulak verelim; Ahi Kültürünü Araştırma ve Eğitim Vakfı Genel Başkanı Galip Demir şöyle demiş: "Tarih, kültür ve inanç değerleriyle Avrupa Birliği''nin kapısında bulunan Türkiye, kendine özel kimliğini ve servetini korumak mecburiyetindedir." Sayın Demir''in hatırlattığı şu tarihi gerçekler de bugün "Tüketiciyi korursak esnafa yazık olur" diyenler için güzel bir cevap niteliğinde: "Ahilik sisteminde mesleğini kötüye kullanan ya da kalitesiz mal üreten kimseler ağır biçimde cezalandırılırdı. ''Pabucu dama atma'' deyimi de o zamanlardan kalmıştır. O zamanlar kurallara uymayan esnafın işyerinin damına, yörenin Ahi babası tarafından pabuç atılır, yüzsüz kişi, topluma böylece teşhir edilir ve kınanırdı. Bu cezalandırma sistemi günümüzün ağır para cezalarından çok daha etkilidir."

24 yıl önce
Tüketici konseyi toplanıyor
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’