|
Adalet, zulüm ve terör
Terör ne kadar kötü, çirkin, kabul edilemez, insanlık dışı bir davranış, bir fiil ise adaletsizlik (bu mânada zulüm) de o kadar kötüdür, çirkindir... Ahlakın üçüncü şahıslara ve bu mânada ötekine uygulanması, onu da kapsamı içine alması mânasına gelen, böyle de tanımlanan ve bu sebeple "makro etik" diye de ifade edilen adalet, dünya yüzünde hiçbir insanın haksızlığa uğramaması, acı çekmemesi, mutsuz olmaması, ihtiyaç içinde kalmaması konusunda her bireyin kendini sorumlu bilmesi ve bu sorumluluğun gereğini yerine getirmesidir. İhtiyaçtan veya arzu edilen bir şeyi elde edememekten doğan acı, ıztırap ve mutsuzluk insanların içinde bulunduğu şartlara göre çok değişken olduğundan adalet de bir noktada kemaline ulaşan, gerçekleşen bir kavram değildir; arka arkaya önümüze çıkan, her birini aştıkça bir yenisi ile karşılaştığımız tepeler gibidir, insanlar yaşadıkları sürece adaletin peşinde koşmaları gerekecektir.

Bugün yeryüzünde yaşayan insanların tamamı veya çoğu adaletten nasibini almış değildir. Adaletin zıttı olan zulüm insanları acıların ve ıztırabın içine gömmekte, dünyayı kendilerine zindan etmekte, bu yüzden insanlar tekamüllerini tamamlama, insanlıklarının amacını gerçekleştirme yolunda ilerlemekten mahrum bulunmaktadırlar.

Zulmün çeşitleri vardır; emeği ile hak ettiğini elde edememek, emeği söz konusu olmadan insan olduğu için hakkı olanı alamamak, elde ettiği ve kullanmakta olduğu hakkına başkalarının haksız olarak el koymaları ve kişiyi hakkından mahrum etmeleri zulmün en çok görülen şekilleri ve çeşitleridir. Güçlünün, gücüne dayanarak –zeka, beden veya sermayece– zayıf olanın zayıflığından yararlanarak hakkına tecavüz etmesi zulümdür; ferdin veya gurubun (mesela bir milletin) toprağını elinden almak, yurdunu yuvasını istiyla etmek zulümdür; bir kültür grubunun kültürünü yok etmek veya yozlaştırmak için çalışmak zulümdür; zayıf ve geri kalmış toplulukların bu durumlarından yararlanarak emeklerini ve mallarını ucuza kapatmak ve onlara –tek satıcı olarak– kendindekini pahalı satmak zulümdür; muhtaç olanları ihtiyaçtan kurtarmak için yardım etmek yerine faizle ödünç para vererek borç ve ıztıraplarını arttırmak zulümdür; ayartılmış tüketicileri yaşatırken tüketici ve dolayısıyla ayartılabilir olamayacak kadar yoksul olanlara hayat hakkı tanımamak, onları insan saymamak zulümdür; topluluğunu olsa olsa israftan tasarrufa yöneltecek olan bir ekonomik krizi atlatabilmek için kemer sıkmaktan belleri incimiş başka toplulukların ülkelerinde krizler icat etmek zulümdür; kendi toplum çıkarlarını arttırmak veya korumak için başka toplumların içine fitne, fesat, ihtilal, terör sokmak zulümdür...

Adalet mülkün (devletin, bağımsızlık ve iktidarın) temelidir; zulüm ile abâd olunmaz ve devlet payidar olmaz; zalimin zulmü varsa mazlumun Allah'ı vardır; "Zalimlere bir gün dedirtir Hazret-i Mevlâ: Tallahi lekad âserekellahu aleynâ."

Eşeğin canı acıyınca atı geçer.

Kedi hayatından ümit kesince köpeğe saldırır (Şirazlı Sa'dî).

Zulme uğrayanlar adaleti gerçekleştirmenin başka bir yolunu bulamazlarsa –normal şartlarda yanlış olan, yanlış sayılan– yollara da başvurarak, hukukun, ahlakın, geleneğin dışına çıkarak ihkak-ı hak etmeye, intikam veya sonuç almaya kalkışabilirler.

Söz ve kanâatleri muteber olan fertlerin veya grupların "zulüm, haksızlık, adaletsizlik" olarak değerlendirdikleri işleri yapıp edenler; şikayetlere, uyarılara, öğütlere kulak vermeyenler birgün başkalarının elinden bir felakete uğrarlarsa, hem onlar hem de felakete ağıt yakanlar bir de dönüp "sebep" üzerinde durmalı, sâikleri düşünmeli, tedbirleri bu yöne de kaydırmalıdırlar. Aksi halde zulüm zulme, şiddet şiddete kapı açabilir ve açıyor.
#Adalet
#Zulüm
#Terör
٪d سنوات قبل
Adalet, zulüm ve terör
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü
‘Korkuluk’…