|
Cephe hükümeti

İçinde sol diye bilinen partilerden birisinin bulunmadığı bir koalisyon hükümeti kurulması ihtimali ortaya çıkar çıkmaz malum çevreler bir korku/tehlike havası estirme kampanyasına girişiyor, kamuoyunu böyle bir oluşumun aleyhinde tavır almaya yönlendiriyorlar. Bunlara göre muhtemel tehlikenin iki unsuru var: 1. Solun rahat durmaması, hazımsızlık göstermesi, ülkede tozu dumana katmak, kendisinin ortak olmadığı iktidarı kimseye yaratmamak için elinden geleni ardına koymaması. 2. Sağcılardan oluşan cephe hükumetinin yönetimde âdil davranmaması, kıyım yapması, ülke menfaatine aykırı tasarruflarda bulunması. Sayın Demirel''den nakledilen "Cephe hükümetinden korkmayın; çünkü başlarında ben varım" cümlesi de üstü kapalı olarak bu tehlike kurgusunu desteklemektedir. Bu tavır tahlil edildiği zaman ortaya çıkan gerçek, ülkemizde demokrasinin mahiyet ve niteliği yönünden düşündürücüdür. Halk ne derse desin, iradesini nasıl ortaya koyarsa koysun menfaatini veya düşüncesini daha üstün görenlere göre ülke -demokratik ve hukuki meşruiyet bulunsun bulunmasın- belli partiler ve şahıslar tarafından ve bunların istedikleri şekilde yönetilmeli, ancak sonuç bir şekilde (veya göstermelik olarak) halka maledilmelidir. Son seçimlerde halkın seçtiği sözde solcu milletvekillerinin sayısı, Meclis tam sayısının dörtte biri civarındadır. Demokrasilerde bir de muhalefet kavramı ve kurumu vardır; dörtte üç iktidar, dörtte bir de muhalefet olunca her şey yerli yerindedir, seçmenlerin iradesi iktidarın oluşumuna yansımıştır, birtakım uyduruk, sanal ve kugusal (!) korkularla halk iradesinin karşısına çıkmak, demokrasinin ruhu olan iradeyi tehlike olarak algılamak neyin nesidir? Demokrasinin neresine düşer? Bu havayı estirenlere karşı siyasilerin çekingen ve teslimiyetçi tutumları da ne oluyor, halkın iradesini ve demokrasinin alfabe kurallarını neden bunların suratlarına çarpmıyorlar. Bir avuç oyun bozan, mızıkçı, gürültü erbabının siyasi etik dışı davranışları niçin belirleyici ve caydırıcı olabiliyor? Halkın kahir ekseriyetini temsil eden -demokrasi yanlısı- sağcılar, niçin küçük hesapları bir yana bırakarak ortak ve acil memleket meselelerine çözüm üretmek üzere bir koalisyon hükümeti kurarak işbirliği yapmıyorlar?

Cephe meselesinin bir başka yönü de millete dayatılan kararların yanında veya karşısında olmakla ilgilidir. Esasen 28 Şubat''tan bu yana Türkiye''de yaşanan cepheleşme siyasi/ideolojik sağ-sol temelinden ziyade dayatılan kararlar temeline dayanmaktadır. Bu tarihten itibaren Türkiye''de muhalif cephe yoktur; iktidar dayatmanın memurudur, iktidarda olmayan partiler ise kapalı kapılar ardında aslan kesilen, iş ciddiye binince kedileşen (aynı memurluğa aday olduğu görülen) sözde muhalefettir. Bu kahredici durum karşısında millet ümidini seçime bağlamış, oylarıyla demokrasi dışı güçlerin memuru olanları geriye çekmiş, kendi memuru, iradesinin temsilcisi olacaklarını, demokratik cephe teşkil edeceklerini umduğu vekillere imkan vermiştir. Eğer bu vekiller milletin mesajını doğru okuyabilirlerse teşkil edecekleri cephenin -başkası değil- dayatmaya karşı demokrasi cephesi olduğunu anlayacaklardır. Bu cephe demokrasi adına yola çıkacak ve onu rafa kaldıranlarla hesaplaşacak, başarılı olduğu takdirde demokrasi kahramanı olacak, tarihe böyle geçecektir. "Demokrasi cephesi" şanlı, şerefli ve sevimli bir oluşumun adıdır; onun imajını çirkinleştirmek için oyun kuranlara karşı uyanık ve cesur olmak bir zarurettir.


25 yıl önce
Cephe hükümeti
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi