|
Devleti ele geçirmek

Son hafta içinde yeni bir suç icat edildi, adı "devleti ele geçirme teşebbüsü". Belli bir inancın, ahlakın ve dünya görüşünün mensubu olan bir şahıs veya grup, farklı olan şahıs ve grupların yaptığı, yapageldiği gibi devletin önemli yönetim kademelerinde ve daha başka kurumlarında "adamlarının" olmasını istiyor, bu maksatla adam yetiştirmeye gayret ederken yetişmiş adamları da destekliyor; birileri buna "devleti ele geçirme teşebbüsü" diyor, bu teşebbüs ağır bir suç sayılıyor, bazı önemli kişiler ile medyanın linç teşebbüsüne dayanak kılınıyor. Bunun suç ve kötü olan yanı neresidir? Seçilen ve atananların farklı inanç, ahlak ve dünya görüşüne mensup olmaları mı, "devleti ele geçirmede" kullandıkları yol ve yöntem mi, siyasi ve ekonomik iktidar pastasından pay talebi mi?..

Demokrasi ile yönetilen ülkelerde farklı sosyal ve kültürel gruplar hem devletin çeşitli kademelerinde görevli bulundurmak hem de Meclis''e temsilcilerini sokmak için çalışırlar; mezhep, tarikat ve cemaat mensupları yanında dernekler, sendikalar, meslek kuruluşları hep bunu yapmışlardır, yapmaktadırlar; bunların da farklı siyasi görüşleri, ideolojileri, ahlak anlayışları vardır; sağcıdırlar, solcudurlar, dinlidirler, dinsizdirler, Sünnî''dirler, Alevî''dirler, masondurlar, komünisttirler, milliyetçidirler... Aslında demokrasinin vazgeçilmez bir unsuru olan siyasi partiler de böyledir, onların da farklı ideolojileri, dünya görüşleri, yönetim anlayışları vardır. Devleti ele geçirme teşebbüsünün suç ve kötü olabilmesi için bu farklılıklara değil, ele geçirmek için kullanılan yol ve yöntem ile açıklanan veya uygulamada ortaya çıkan amaca bakılır. Devlet demokratik olmayan bir yoldan mesela askerin ihtilal yapıp yönetime el koyması veya sivillerin çeşitli seçim hileleri yapması, maddi manevi baskı uygulaması yoluyla ele geçirilirse suç oluşur, keza meşru ve demokratik yoldan iktidar elde edildikten sonra rejimi değiştirmek, insan hak ve hürrüyetlerini kısıtlamak gibi amaçlar ve teşebbüsler sabit olursa suç işlenmiş olur. Bunlar bulunmadıkça, iktidara gelen veya devlet kademelerinde görev alan grup mensupları meşruiyet içinde kaldıkları, hukuku çiğnemedikleri sürece bir suçtan bahsedilemez. Ülke belli bir inanç, ahlak ve dünya görüşüne mensup bir veya birkaç grubun babalarının çiftliği, tapulu malları değildir; ülke milletindir, meşru yoldan "devleti ele geçirme" yani yönetim ve hizmete katılma da seçim ve tayin ile olur, milletin seçtikleri ülkeyi yönetir, milletin selahiyetli kıldığı makamların atadıkları memurlar da hukuk çerçevesinde görevlerini yaparlar, buna kimsenin bir diyeceği olamaz.

Anadolu sermayesini kendilerine rakip gören büyük sermaye sahipleri, medyayı ele geçirip iktidarlarla ve bazı ideolojik gruplarla da işbirliği yaptıktan sonra irticayı istismar ve bahane ederek "yeşil veya İslâmî" dedikleri sermayeyi çökertmeye yöneldiler. Bunlar fırsat eşitliğine, adil paylaşmaya ve hizmet yarışına açık olmayan tekelci ve menfaatçi bir kesimi temsil ettiklerinden, ellerinde bulunan siyasi ve ekonomik iktidardan pay isteyenleri gerici, tehlikeli, rejim düşmanı vb. yaftalarla yaftalayıp devre dışı bırakmak isteyebilirler. İlgililer "devleti ele geçirme" yaygarasına bir de bu noktalardan bakmalıdırlar.


25 yıl önce
Devleti ele geçirmek
Hangi Filistin?
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?