|
İmam Hatipli Kastı

İnsanlığın, insan hak ve özgürlüklerini tanıyacak olgunluğa ulaşamadığı zamanlarda ve mekanlarda kast sistemi vardı; aralarında geçişlilik imkanı bulunmayan sosyal sınıflar mânasındaki kastlardan birine ait olan kişi ne yaparsa yapsın bir yukarı kasta çıkamazdı. Yirmi birinci asrın birinci yılını yaşarken Türkiye''de, İmam Hatip öğrencilerine kast sisteminin uygulandığını görmek hem hazin hem de düşündürücüdür.

İlgili kanun, İmam Hatip Lisesi mezununa, hem meslek alanına hem de diğer alanlara eşit olarak yönelme ve yüksek öğrenim görme hakkı verdiği halde önce kanunun lafız ve ruhuna aykırı olarak YÖK''ün yaptığı yorum ve uygulama, diğer meslek liselerinden mezun olanlarla birlikte İmam Hatip mezunlarını da, meslek alanı dışında yüksek öğrenim alma hakkından mahrum bıraktı. Bu haksız uygulama karşısında sahipsiz ve çaresiz kalan bazı İmam Hatipliler, istedikleri alanda yüksek öğrenime girebilmek için okul değiştirme yoluna gidince, bunu haber alan ilgili bakanlık -kendi beyanlarından basına yansıdığına göre- derhal İmam Hatipli avına çıkmış, okul okul tarama yaparak naklen gelen öğrencileri soruşturmaya başlamış, tesbit ettiklerini de eski okuluna; yani İmam Hatip kastına iade edecekmiş. Pekala niçin ve ne hakla iade edecekmiş? Bu sorunun cevabı hem kolay hem zor. Türkiye''de bir zamandan beri uygulanan usulele göre cevap ve savunma çok kolay; çünkü mutlaka bir karar alınmış, bir yönetmelik veya kanun çıkarılmıştır; yapılan da (öğrencilerin okul değiştirmeleri de) bunlara aykırıdır. Sorumlu bakanın karşısına çıksanız söyleyeceği şudur: "Efendim bizim uygulamamız yasaldır, itirazı olanlar mevzuatı değiştirsinler, muhatap mevzuat koyucudur." Cevap aynı zamanda zordur; eğer mevzuatın meşruluk ve hukukiliği şekil yönünden değil de genel ve evrensel hukuk ilkeleri, insan hak ve özgürlükleri yönünden ele alınıp değerlendirilirse! Böyle değerlendiren bulunursa onların da söyleyecekleri vardır: Efendiler, neden bu hukuka aykırı mevzuatı çıkarıyor da insanları en tabii haklarından mahrum ediyor, bir kısım vatandaşları suça, kanunsuzluğa ve anarşiye itiyorsunuz!

Öyle anlaşılıyor ki, yanlış algılanan, yanlış değerlendirilen ve gerçek sınırlarının dışına taşırılan irtica olgusu ve tehdidi bazı güçlü çevreleri, İmam Hatip öğrencilerini durdurma, kamu görevi alanlarını sınırlama, topluma olan etkilerini asgariye indirme kararını almaya sevketmiş bulunmaktadır. Bu çevrelere yanıldıklarını anlatmak da mümkün olmamaktadır. Türk toplumunun büyük çoğunluğuna rağmen alınan ve uygulanan bu kararlar, ülkedeki çarpık demokrasi anlayışı ve uygulaması çerçevesinde mümkün olabilmekte, mecliste milleti temsil eden vekillerin çoğunun razı olmadığı şeyleri bile engellemeleri çoğu zaman mümkün olamamaktadır.

Din ve düşünce özgürlüklerine yönelik haksız kısıtlamaların ortadan kaldırılması konusunda dışarıdan gelecek baskıya umut bağlayanların şunu bilmeleri gerekiyor: Eğer baskı altına alınacak özgürlük Müslümanlar''ın din özgürlüğü ise hem Amerika hem de Avrupa, çeşitli sebeplerle buna -kendilerince uygun bir yere kadar- göz yumacaklardır, yummaktadırlar. Şu halde himmete muhtaç olanlar bunu başkalarından bekleyemeyecek durumdadırlar. Din, düşünce ve öğretim özgürlüklerinin haksız ve ölçüsüz bir şekilde kısıtlandığından şikayeti olanların sivil irade ve inisiyatife ihtiyaçları vardır. Yeniden sivil toplum örgütleri oluşturmak, müştereki olan diğer örgütlerle işbirliği yapmak, hukuk ve meşruiyet içinde kalarak var güçlerini sarfetmek, ilgilileri yanlış yoldan çevirmek için kamuoyu baskısı uygulamak durumundadırlar.

"Yol varsa budur bilmiyorum başka çıkar yol"

24 yıl önce
İmam Hatipli Kastı
“Derebeyleri” intihar bombacısına dönüştü
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…