|
İslam ülkesinde gayr-i müslimler

İslam ülkesine gayr-i müslimler çeşitli maksatlarla süreli ve süresiz olarak girmek, orada kalmak isteyebilirler. Eğer fethedilen ülkelerdeki gayr-i müslimler savaşmazlar ve İslam ülkesi vatandaşı olmak isterlerse bu imkan onlara verilir; statü insan haklarından kamil manada istifade ederler.



Ticaret, ziyaret, tedavi, dini ve ilmî araştırma vb. maksatlarla geçici olarak İslam ülkesine gelmek isteyenlere bu imkan verilir, hıyanet etmedikleri sürece kalır, işlerini görürüler.



Bugünkü yazının konusu olan âyet, savaş durumunda olup ülkeden uzaklaşmaları için belli bir süre tanınmış müşriklerle ilgilidir ve bu durumlarına rağmen makul ve meşru bir sebeple İslam topraklarına girmek isterlerse Allah Teâlâ onlara izin verilmesini, can ve mal güvenliklerinin sağlanmasını, bu isterlerse İslam hakkında doğru bilgi edinmelerine imkan verilmesini, işleri bitince de güvenlik içinde kendi bölgelerine ulaştırılmalarını emretmektedir.



“Ve eğer müşriklerden biri senden korunma isterse, Allah'ın sözünü anlamasına fırsat vermek için onu koruma altına al; sonra onu kendi güvenlik bölgesine ulaştır. Bu uygulama, onların bilmeyen bir topluluk olmalarından dolayıdır.”

(Tevbe: 9/6).



Tefsir ve fıkıh alimleri bu ayet ile ilgili diğer nasları ve uygulamayı birlikte değerlendirerek şu hükümleri çıkarmışlardır:



1. Güvence verilen kişinin sadece Allah'ın sözüne muttali olması, yani İslâm dinini tanıması sağlanacak, asla baskı yapma yoluna gidilmeyecektir. Şayet bu imkân sağlandıktan sonra o kişi kendi tercihiyle baş başa kalmak istiyorsa sadece serbest bırakılmakla yetinilmeyecek, güvende olacağı yere kadar ulaştırılacaktır. İslâm'ın mahiyetini ve hakikatini bilmeme mazeretini ortadan kaldıran bu aşamadan sonra ise bu kimseler artık yaptıkları bilinçli tercihin sonuçlarına katlanmayı göze almış sayılacaklardır.



2. “Müşrikleri nerede bulursanız öldürün” mealindeki emir belirli bir bölge ile sınırlıdır ve onun ötesi –kural olarak– güvenli bölgelerdir.



3. Müslümanlar, savaş durumunda olan bir topluluğun üyesi bile olsa Allah'ın birliği ve Hz. Muhammed'in peygamberliği konusunda delil gösterilmesini isteyen bir gayr-i müslime bunu açıklamakla ve Allah'ın dinini öğrenmek isteyenlere bu hizmeti vermekle yükümlüdürler.



4. Yine bu âyetin yanı sıra Resûlullah'ın söz ve uygulamalarından, ister İslâm dinini yakından tanıma amacıyla isterse ticarî, turistik veya diplomatik bir amaçla İslâm ülkesine güvence (eman) alarak girmiş kimseye verilen teminat hükümlerine titizlikle riayet edilmesi farzdır.



5. Aksine bir zaruret ve siyasi karar bulunmadıkça herhangi bir müminin –savaş durumunda olan bir başka ülke/topluluk ferdi olsa bile- bir gayr-i müslime verdiği güvence bütün müminleri bağlamakta ve bu gayr-i müslim İslam ülkesinde bulunduğu sürece dokunulmaz olmaktadır.



6. İnsanlara ne İslam'a girmeleri ve ne de İslam'da kalmaları için maddi ve manevi baskı yapılamaz, kimse hayatta kalabilmek için din değiştirmeye mecbur bırakılamaz.


#İslam ülkesinde gayr-i müslimler
#hayrettin karaman
8 yıl önce
İslam ülkesinde gayr-i müslimler
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’