|
İslam ve Devlet

İslam''ın devlet talebinin olup olmadığı, daha geniş bir ifade ile İslam ve devlet ilişkisi son yıllarda sık sık gündeme gelmiş ve tartışılmıştır. Bu tartışmada İslam''ın laik karakterli bir din olduğunu savunanlar doğrudan naslara ve özellikle Kur''an''a bakmışlar, bu kaynakta mahiyet ve niteliklerini Allah''ın belirlediği bir devleti aramışlardır. Gerçi Kur''an doğru okunduğunda nitelikleri dolaylı ve genel hatlarıyla belirlenmiş bir devlet kavramını onda bulmak da mümkündür, ancak biz burada dinin müminlerden istediklerini hareket noktası yaparak "İslam''ın devlet talebi" konusuna yaklaşmayı deneyeceğiz. Bunun için de fazla uzaklara gitmeden iki örnek üzerinde duracağız: Örtünme ve Kur''an öğretimi.

İslam, kendisine inanan ve hayatını inancına göre yaşamak isteyenlerden -ferde veya topluma yönelik birçok şey arasında- belli ölçülerde örtünmelerini ve dinlerini, onun ana kaynağını öğrenmelerini, öğrendiklerini hayata geçirmek için gerekli bulunan din eğitimini almalarını da istemektedir. Bir Müslüman İslam''ın bu taleplerini yerine getirmek için örgütlenmeye muhtaçtır. Bu örgütlenmeyi ya devlet yapacaktır, yahut da Müslümanlar''ın sivil olarak örgütlenmelerine izin ve imkan verecektir. Devlet bir yandan örtünenlerin okumalarını ve kamu görevi almalarını, diğer yandan da din eğitimini ve Kur''an öğrenimini engeller, sınırlar ve yasaklarsa İslam ile devlet, müminlerin yerine getirmek mecburiyetinde oldukları "dinin emir ve talepleri" ile devletin talepleri arasında çatışma ortaya çıkar. Müminler açıkça dinin taleplerine aykırı bulunan devlet emirlerine uymakta zorlanırlar, ikileme düşerler; devletin emri usulüne göre yapılmış ictihada dayanmaz da -laiklik ilkesi gerekçe gösterilerek- din ka''le alınmadan, din ve vicdan hürriyetinin gereğine uyulmadan verilmiş/çıkarılmış olursa bu emre uyamazlar, bu emri veren devlete karşı yabancılaşmaya başlarlar.

Böyle bir durumda Müslümanlar''ın şunları yapmaları beklenir: 1. Sivil itaatsizlik (yani kanunun hukuka aykırı olması sebebiyle ona uymamak, ceza alsa da dinin talebini yerine getirmeye devam etmek.) 2. Kamil manada din ve vicdan hürriyeti veren bir devlet/iktidar talep etmek, bunun için elden gelen meşru gayretleri göstermek. 3. Başka inanç ve hayat tarzı sahipleri ile anlaşarak böyle bir iktidarın oluşturulması mümkün olmazsa -başkalarına da din ve vicdan hürriyeti tanımakla beraber- İslam''ı önceleyen, onu hak diğerlerini batıl olarak değerlendiren devleti ve iktidarı oluşturmak.

İslam''ın ve Müslümanlar''ın devlet ve iktidar ile ilişkisini bilmek isteyenlerin teoride boğulmak yerine dinin taleplerinden yola çıkmaları gerekir; böyle bir yolculuğun varacağı menzil ise yukarıdaki gibidir. Aksini iddia edenlerin en azından bir kısmının yaptığı ilim değil, yağcılıktır ve güneş yağı bırakın balçıkla bile sıvanamaz.


25 yıl önce
İslam ve Devlet
Cezaevleri ve tabutlar
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim