|
Malum şahıs,bilinen iddialar(İftiralar)

Malum şahıs (kısaca M.Ş. diyeceğiz) hem de mübarek Mevlid Kandili''nde yine asılsız iddia ve iftiralarına devam ediyor, kaç kere gerçek yönü açıklanmış, cevabı verilmiş suçlamalara devam ediyor; çünkü cevabı/açıklamayı okumuyor, okumadığını ve okumayacağını açıkça söylüyor ve yazıyor. Cevabı okumadığına göre maksadının düzeltmek, gerçeği ortaya çıkarmak değil, iftiranın iz yapmasını, yalanın gerçek gibi algılanmasını sağlamak olduğu anlaşılıyor. Bu yazıda birçok itham ve iftiradan yalnızca ikisini ele alacağız; maksadımız M.Ş.yi ikna değil, yanıltılan Müslümanlar''ı aydınlatmaktır.

M.Ş. şöyle diyor: "Başka bir ilahiyatçı, İslâm''da mutlaka tecdid ve ıslahat gerekiyor, bu da Cemalüddin Afganî''nin, Muhammed Abduh''un, Reşid Rıza''nın izinden ve peşinden giderek olur diye otuz senedir yeni bir çığır açmaya uğraşıyor."

Eğer bu ilahiyatçıdan maksat ben isem bu sözler yakıştırmadır, uydurmadır, gerçekle bir ilgisi yoktur. Yıllardır söylediğim şudur: İslam Allah''ın kulları için tamamladığı ve razı olduğu bir dindir; bu din değişmez, ıslaha ve tecdide ihtiyacı yoktur. Islah ve tecdid ihtiyacı, Müslümanlar''ın din anlayışları ve uygulamaları ile ilgilidir. Bunun "kimin izinden ve peşinden gidilerek" yapılacağına gelince, adı geçen şahıslar benim imam ve rehberlerim değildir, benim rehberim vahiy ve akıl (ilim), danışmanlarım gelmiş geçmiş İslam âlimleridir. Bu şahısların hayat, düşünce ve mücadelelerini yazmış olmam onları imam edinmek mânasına gelmez; ben Ebû Hanîfe, İmâm-ı Rabbânî, Şâh Veliyullah gibi birçok zatın daha hayat ve düşüncelerini yazdım. İnancımıza göre günahsız hatasız bir kul vardır, o da Sevgili Peygamberimiz''dir (s.a.) O''nun dışında kalan her âlim ve salih kişinin hataları, günahları olabilir, bir Müslüman ilim adamı şahısları değil, iman gereği bağlayıcı olan delilleri esas alır.

Din Tahripçileri isimli kitap da, M.Ş.''ın yazdıklarına benzer yanlışlar ve iftiralarla doludur. Ona da gerekli cevaplar tarafımızdan verilmiş ve neşredilmiştir.

Ve şöyle diyor: "İslâm dinine ve Şeriatine en büyük tehdit mezhepsizlik bid''atidir. Ünlü İslâm âlimi Profesör Said Ramazan el-Bûtî, bu konuda Müslümanlar''ı uyarmak için yazdığı kitabın ismini "İslâm Şeriatını Tehdit Eden En Tehlikeli Bid''at Mezhepsizliktir" koymuştur. Yine büyük âlim Düzceli Zâhid el-Kevserî''nin, Makalat''ında, "Mezhepsizlik Dinsizliğe Köprüdür" başlıklı bir bölüm bulunmaktadır.

İslâm uleması telfik-i mezahibe, yani mezheplerin hükümlerini karıştırarak uygulamaya izin ve ruhsat vermemişlerdir."

Yine defalarca düzelttiğimiz bu hatasında ısrar ediyor; çünkü düzeltmeleri okumuyor. M.Ş.''nin mezhepsizlik derken kastettiği mâna ile Pof. Bûtî''nin maksadı aynı değildir. Bûtî, o kitabı Elbânî''ye reddiye olarak kaleme almıştır. Elbânî''ye göre "herkesin ictihad etmesi farzdır, bir mezhebe veya mezheplere göre yaşamak; yani taklid haramdır." Bûtî haklı olarak bu görüşe "mezhepsizlik" demekte ve bunun yol açacağı sakıncaları dile getirmektedir. Bizim savunduğumuz ise şudur: Ehli olan ictihad eder, bilmeyenler bilenlere sorar ve aldıkları bilgiye, fetvaya göre amel ederler. Müslümanlar''ın tek bir fıkıh mezhebine bağlı kalmaları mecburiyeti yoktur, ihtiyaç duyduklarında, sıkıntıya düştüklerinde diğer fıkıh mezheplerinden de fetva alabilirler, bunlara göre de dinlerini yaşayabilirler. Bizim bu tesbitimize Prof. Bûtî yüzde yüz katılmaktadır, anlaşılan M.Ş., bizim yazılarımızı okumadığı gibi Bûtî''nin kitabını da asıl dilinden okumamıştır.

Telfik meselesi fıkıh usulü ilmi ile ilgili bir meseledir, M.Ş. gibi meraklı ve heveslilerin bu işlere aklı ermez. Merak edenler için söyleyelim: Telfik, "Bir meselede, aynı zamanda, birden fazla ictihadı (mezhebi) birleştirerek amel etmektir." Bunu, Hanefîler dahil, her mezhepten caiz görenler olduğu gibi görmeyenler de vardır. Geniş bilgi için bizim "Dört Risale" ve "İslam Hukukunda İctihad" isimli kitaplarımıza bakılabilir.

24 yıl önce
Malum şahıs,bilinen iddialar(İftiralar)
Bizi hiç ilgilendirmeyen konular ya bizimle ilgilenirse…
Yetim Malı Yemek
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…