|
Millet ne istiyor?

Bugün makul, makbul ve meşru bir milliyetçilik tanımı yapılsa, "Başka milletlere haksızlık etmemek şartıyla milletini sevmek, kendini ona ait hissetmek ve onun mutluluğu için çalışmaktır" denilebilir. Sosyal bir gerçek olarak millet de "aynı imanı, kültürü, ülküyü ve ülkeyi paylaşan insan topluluğu"dur. Millî duyguları ağır basan, kendisini milliyetçi olarak tanımlayan kadroların iktidar olmaları halinde kendilerinden beklenecek şey millete hizmet için fedakârca çalışmak, ona hizmet ve onun menfaatine öncelik vermektir. İslam ile şereflendikleri tarihten bu yana başka milletlere zulmetmememiş, adalet temelinde bir nizam-ı âlem kurmak ve bunu korumak için cihad eylemiş bir milletin çocukları bugün tarihî ihtişamını yitirmiş, boynu bükük ve ele muhtaç hale gelmişlerdir. Üstelik binbir fedakârlıkla okuttuğu, başıma geçsin, beni yönetsin, milletine hizmet etsin; bana, tarihime lâyık bir duruş sağlasın diye yetiştirdiği insanlarından da darbeler yemiş, bunların bir kısmı hırsız, soysuz, egoist, hain, gevşek, dâvasız, milletine yabancı... çıkmıştır.

Son seçimlerde milletin ortaya koyduğu irade, verdiği mesaj; konuşmalarında millete, milliyete, millî duygulara, millî menfaate, aidiyete ağırlık veren kadrolardan medet beklediğidir. Milletin beklentisini, "maddî ve manevî sıkıntılarının giderilmesi, potansiyel varlık ve imkanların millet namına fiil haline getirilmesi, yokluktan ve baskıdan kurtarılması şeklinde özetlemek mümkündür. Şu halde milleti mutlu kılmak isteyen, bunun için yola çıkmış bulunan bir iktidarın iki hedefe öncelik vermesi gerekmektedir: 1. Milletin makul bir vade içinde -belini büken- iç ve dış borçtan kurtarılması, madde olarak zenginleştirilmesi ve bu zenginliğin adil ölçüler içinde paylaşılması veya zenginlikten adalet ve millet sevgisine uygun bir biçimde herkesin yararlanması. 2. Manevî baskı ve sıkıntılardan kurtarılması. Milletin mutluluğunu engelleyen en önemli manevî baskı ve sıksıntı, onun dini ve millî kültürü ile ilgili olanıdır. Büyük çoğunluğu Müslüman olan milletimiz, örgün ve yaygın olarak çocuklarına dinini doğru ve yeterli bir şekilde öğretmek, din ve millî kültür eğitimi vermek, bunları serbest olarak yaşamak imkânlarından büyük ölçüde mahrum edilmiştir. Temel eğitim yıllarının imkanlar ölçüsünde artırılması uygun olmakla beraber sırf İmam-Hatip Okulları''nın orta kısımlarını kapatmak için sekiz yılın kesintisiz olmasında ısrar edilmiş, bu karar yalnızca İmam-Hatipler''i değil, bütün meslek öğretim ve eğitimini olumsuz etkilemiştir. Meslek lisesi mezunlarının yüksek öğrenime giriş hakları, yine İmam-Hatipler''in önünü kesmek için kısıtlanmıştır. Onaltı yaşına kadar çocuklarımıza Kur''an Kursları''nda ve camilerde din eğitimi ve öğretimi yaptırmak yasaklanmıştır. Bu öğretim ve özellikle eğitim okullarda da yapılmamaktadır. Kadınlarımız ve kızlarımızın inançlarına uygun giyinme biçimleriyle okumaları ve çalışmaları menedilmiştir. Resmi ve sivil birçok işyerinde müslümanlar günlük ibadetlerini yapamaz hale gelmişlerdir. Bütün bunlar olup biterken devletine isyan etmemeyi akidesinin bir parçası kılmış bulunan bu millet acısını ve öfkesini içine gömmüş, son seçimlerde oyları ile yüzünü güldüreceğini umduğu bir siyasi iktidara start vermiştir. Millet üzerine düşeni yapmıştır, şimdi sıra emaneti devralacak olanlara gelmiştir; ya millete hizmet eder, onu maddî ve manevî sıkıntılarından kurtarırlar yahut da zamanı gelince onlar da milletten hak ettikleri dersi alırlar.


il y a 25 ans
Millet ne istiyor?
Kara dinlilerle milletin savaşı
Erdoğan emekli olur mu?
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar