|
Modernleşme ve kadın

Modernleşme kavramı "Batı kültür ve uygarlığını bir bütün halinde, zoraki evrenselleştirme yoluyla bütün dünya insanlarına hakim kılmak, benimsetmek ve yaşatmak" şeklinde tanımlanırsa bir ferdin veya topluluğun (ümmetin, milletin) hem Müslüman hem de modern olması mümkün ve caiz olamaz; çünkü bu kültürün İslam ile örtüşmeyen tarihi, felsefesi, altyapısı, arkaplanı, dünya görüşü, değerleri ve hayat tarzı vardır. Modernleşmekten maksat, Müslüman ferdin ve toplumun bu çağda, içinde yaşadığımız zaman diliminde -korunacakları korumak, değişecekleri değiştirmek suretiyle- nasıl var olması gerekiyorsa öyle var olması ise, Müslümanlar''ın modern olmaları caizin ötesinde, farz olur.

Müslüman kadının modernleşmesi konusunu tartışan ilim ve fikir adamlarının bir kısmı, korunan ile değiştirilenin din ile mi, gelenek ile mi ilgili olduğunu sahih bir şekilde ayıramadıkları için modernleşen Müslüman kadının dindarlığını, din ile bağlantısını değerlendirmede hataya düşüyorlar. Bilindiği gibi tarih içinde oluşan, değişse bile tortu ve iz bırakan geleneklerin bir kısmı din ile (dinin değişmez kuralları ile) örtüşürken bir kısmı böyle değildir; ya bid''attır, dine aykırıdır, fakat toplum içinde yaygınlık kazandığı için dini ıslahatçılar (müceddidler) tarafından değiştirilememiştir, ya belli zaman ve mekanlarda doğru, dine uygun iken şartların değişmesi ile bu niteliğini kaybettiği halde öylece kalmış, âlimler ve eğitimcilerin işbirliği ile yerine yenileri konamamamış, Müslümanlar''ın hayatında devam etmiştir yahut da dine uygun ve değişmeye açık olduğu halde zamanı gelmediği için değişmemiştir. Bunlardan birincisi yani dinin değişmez kuralları ile örtüşen, o kuralların uygulanması sonucu gelenekleşen davranışlar, tutumlar, ilişkiler... modernleşme adına değiştirilirse bu noktada bir sapmadan veya işi kitabına uydurarak dine rağmen modernleşmeden söz edilebilir. Geleneğin diğer kısımları/çeşitleri, içinde yaşanılan zaman ve şartlar öyle gerektirdiği için âlimlerin ve eğitimcilerin kontrolünde, dinin özüne ve değişmez mahiyetine zarar vermeden değiştirilirse veya değişirse burada bir sapma değil, sağlıklı bir değişme ve gelişme bahis konusu olur.

Yukarıda söylenenleri örnek üzerinde açıklamak maksadıyla Müslüman kadının sosyal hayattaki yerini ve işlevini ele alabiliriz. Dinin ittifakla değişmez kabul edilmiş kuralları arasında kadının sosyal hayattaki yerini ve işlevini belirleyen bir kural yoktur. Din kadın-erkek ilişkilerinde bazı değişmez sınırlamalar getirmiştir, bunun ötesindeki belirleyiciler yaratılıştan gelen özellikler, ihtiyaç ve gelenektir. Bu dinamiklerden hareketle kadınların dört duvar arasına hapsedildiği de olmuştur, meşruiyet çerçevesinde sosyal hayata aktif olarak katıldığı, kamu görevlisi, tacir, işçi, zenaatkâr, işveren, ilim erbabı, geri hizmetlerde ve gerektiğinde cephede savaşçı... olduğu da görülmüştür. Hz. Ömer''in biraz da durumdan şikayetçi olarak "Mekke''de iken biz erkekler kadınlara hakim (galip) idik, Medine''ye gelince kadınları erkeklerine hakim olmuş bir topluluk ile karşılaştık dedim, Peygamberimiz buna karşı gülümsedi" demesi, keza Câhiliye döneminden İslam''a geçişte kadının geçirdiği önemli değişimi anlatırken "Biz İslam''dan önce kadını bir şey yerine koymazdık, İslam gelip de Allah onlara kitabında yer verince bu sebeple -yine de işlerimize karıştırmaksızın- kadınların üzerimizde bazı hakları bulunduğunu kabul ettik, birgün eşimle konuşurken bana karşı sert bir çıkış yaptı, "Sen bana karşı nasıl böyle konuşabiliyorsun" dediğimde "Sen bana böyle diyorsun ama kızın da Hz. Peygamber''i üzebiliyor" dedi... (Buhari, Libas, 31) ifadeleri din ile örtüşen değişimin canlı örneklerini sergilemektedir. Günümüzde kadının, dindarlığını zedelemeden -yukarıda tanımlanan ikinci mânada- çağdaşlaşması mümkün ve caizdir, hatta haksız ve yersiz müdahaleler ile kesintilere uğramasa gerçekleşme yolundadır bile denilebilir. Dinin değişmez kurallarını çiğnemeden, değişmeye açık gelenekleri aşarak kızlarımızın ve kadınlarımızın okumalarına, sosyal hayatta kendileri için uygun ve gerekli olan rolleri almalarına, hizmetleri üslenmelerine engel olan şey din değildir; ya dinleşmiş geleneklerdir yahut da dinleşmiş ideolojilerin insan haklarına, çağdaş/evrensel değerlere aykırı dayatmalarıdır.


25 years ago
Modernleşme ve kadın
“Ayı kucaklaması” sonuç verecek mi?
Sokak isimleri
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’