|
Önce terbiye sonra demokrasi

Baskıcılar ve hak kısıtlayıcıları, demokrasiden yana olanlara karşı son günlerde yeni bir argüman kullanmaya ve bunu çekinmeden (utanmadan da denilebilir) açığa vurmaya başladılar: Önce halkı terbiye edelim, bizim istediğimiz kimlik ve kişilik oluştuktan sonra serbest bırakalım, en geniş manada özgürlük ve demokrasi verelim, ama şimdi olmaz... Adamlar elleri kırbaçlı arslan terbiyecilerine benziyorlar; döverek, aç bırakarak, şartlandırmanın bütün yöntemlerini kullanarak arslanı terbiye edecekler; yani tabiatını bozacak, onu arslan olmaktan çıkaracaklar, sonra da serbest bırakacaklar; ortalıkta arslan suretinde kediler bulunacak, terbiyeciler de korkusuz yaşayıp dolaşacaklar. İnsana, insanlığa bu gözle bakan, kendilerini kamil insan, diğerlerini insan müsveddesi gören, Allah''ın ve çağdaş dünya insanlarının verdiklerini kendi insanlarından esirgeyen, verme alma konusu olmayan tabîî, fıtrî insan haklarına el koyup sahiplerine şantaj yapan bu bir avuç insanın nerede, hangi tahsil ile, nasıl yetiştiklerini merak ediyorum! Bir çağdaş düşünür "Bir Allah''a inanıp yalnızca O''na kulluk etmeyen insanlar kendilerini Tanrı yerine koyarlar ve eşitlerini kul köle olarak görmeye, kullanmaya kalkışırlar" diyordu; bu tesbitin uygulanışını yaşıyoruz; halkın haklarını ellerinde toplayıp kontrol edenler herhalde kendilerini Tanrı zannediyorlar! Tanrı olmadıkları ve asla olamayacakları için yanılıyorlar; yanıldıkları bir önemli nokta da insan ile hayvanı birbirine karıştırmaları, insanın tabiatı ve ihtiyaçları konusunda yanlış değerlendirmelere düşmeleridir. Bunların geçmişleri de böyle yanlış değerlendirmeler yapmışlar, aydınlanma sonrası insanlığın dini geride bırakacağı kehanetinde bulunmuşlardı; bu kehanet tutmadı, şimdi yeni kahinler üçüncü bin yılın dinlerin yılı olacağını, büyük çapta dinler arası savaş yaşanacağını söylüyorlar. Bir başkası insanların açlık ve sefalet yüzünden dine sarıldıklarını, servetin eşit dağıtılması ve köleleştiren ihtiyacın ortadan kaldırılması halinde dinin de unutulacağını söylemişlerdi, bu da tutmadı; perde kalkınca insanların din duygusunu muhafaza ettikleri ve ekmek kadar onu da aradıkları görüldü. Zaten refahın tabana doğru yayıldığı hür ve kalkınmış toplumlarda da dinin, dinî hayatın geride bırakılması bir yana zaman zaman canlandığı görülüyordu.

Kendilerini Tanrı yerine koyup toplum mühendisliğine soyunanları kısa vadede ıslah etmek, değiştirmek mümkün değildir. Onların metodları diyalog, ikna, uzlaşma, tabîî gelişmeye ayak uydurma... değildir; bildikleri ve yaptıkları baskıdır, dayatmadır, güç kullanmadır. Durum böyle olunca iş başa düşmekte, kedileştirilmek istenen arslanların, tabîî mahiyet ve niteliklerine sahip çıkmaları, zorla değiştirilmeye karşı meşru direnme haklarını kullanmaları gerekmektedir. Bu direnişin çağımızdaki yolu/adı inan haklarıdır, demokrasidir, sivil insiyatiftir. Hiçbir beşeri güç milletin gücünden büyük değildir, hiçbir beşeri irade milli iradenin üstünde olamaz. Asıl ıslaha, eğitilmeye (nezaketen terbiyeye dimiyoruz) muhtaç olanlar, kendilerini milletin, iradelerini millî iradenin yerine koyanlardır; onları yola getirecek olan da millî iradedir. Tabiat boşluğa izin vermez, millî iradenin bulunmadığı, kendini gösteremediği, etkisini fiilen ortaya koyamadığı yerlerde ve zamanlarda başka iradeler onun yerini alırlar, "Devlet benim, millet benim, insan benim..." demeye başlarlar.

Ey millet uyan, kendine gel, iradene sahip çık, temsilcilerini iyi seç, takip et, denetle, hesap sor, işe yaramayanı değiştir, sen vesayete muhtaç değilsin, rüşdünü isbat et ki kendini bilmezler seni gütmeye kalkışmasınlar!

25 yıl önce
Önce terbiye sonra demokrasi
occupySAADET
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir