|
Tevhîd-i tedrîsat kanunu ve din eğitimi (I)

İnsan hakları ile ilgili açıklama ve antlaşmaları ihtiva eden belgelerin tamamında din ve düşünce hürriyetine yer verilmiş, düşüncenin (açıklama dahil) hiçbir zaman suç olmayacağı, din hürriyetinin de "inanma, yaşama, açıklama, öğrenme-öğretme, örgütlenme" hürriyetlerini kapsadığı açıkça ifade edilmiştir. Bu belgelerde dini öğrenme, öğretme ve din eğitimi verme hakkı içerik yönünden hiçbir kısıtlamaya tabi tutulmamış, neleri nasıl ve ne zaman öğretecekleri dindarlara bırakılmış, devlete müdahale hakkı tanınmamıştır. Laik Batı''da devlet okulları yanında vakıfların, kilise gibi dinî kurum ve kuruluşların, yerel yönetimlerin her seviyede okul açmaları ve işletmelerine izin verilmiş, mezunların diplomaları tanınmıştır. Bu ülkelerde de dine inananlar ve inanmayanlar, hayatını din kurallarına göre yaşayanlar ve yaşamayanlar vardır. Hem bu çeşitlilik hem de okulların bağlı bulunduğu kurumların, kuruluşların farklı dünya görüşlerine sahip bulunmaları bir bölünme, parçalanma ve tehlike olarak görülmemiş, çoğulcu demokrasi anlayışının gereği olarak kabul edilmiştir. Buralarda devlet, ancak başkalarının hak ve özgürlüklerine karşı tecavüz, kısıtlama, kınama gibi bir durum meydana geldiği, eylem ortaya konduğu zaman harekete geçer ve haksız tasarrufu engeller.

Türkiye''de, Cumhuriyet öncesinde olduğu gibi Cumhuriyet''in ilk yıllarında da farklı kurum ve kuruluşlara bağlı okullar vardı. Cumhuriyet inkılabı bir kültür değişimini öngördüğü ve bunu zorlama ile de olsa gerçekleştirmeyi hedeflediği için bütün okulları bir mercie (Milli Eğitim Bakanlığı''na) bağlamayı ve öğretim-eğitim politikasını bu merci vasıtasıyla kontrol etmeyi uygun buldu, 3-Mart-1340 tarihinde Meclis''in kabul ettiği "tevhîd-i tedrîsat" kanunu ile bunu sağladı. Kanunun birinci maddesi Türkiye''de mevcut bütün ilmi kurumları ve okulları milli eğitim bakanlığına bağlıyor, ikinci maddesi şer''iyye ve evkaf bakanlıkları ile özel vakıflara bağlı okulları milli eğitime devrediyor, dördüncü maddesi ise yüksek din uzmanları yetiştirmek üzere bir ilahiyat fakültesi, din hizmetlerini yerine getirmek üzere memurlar yetiştirmek için de imam hatip okulları açma vazifesini yine milli eğitim bakanlığına veriyordu. Belli bir süre bu kanun uygulandı, sonra ziraat, sağlık bakanlığı, genel kurmay başkanlığı gibi kurumlara bağlı okullar açılmaya başlandı, bu uygulama kanunun ruhuna ve maksadına aykırı görülmedi. Önce yalnızca imam ve hatip yetiştirmek için açılan okullara halk fazlaca rağbet edince hem okulların hem de öğrencilerin sayıları arttırıldı; mezunlara, imtihanları kazanmaları halinde başka alanlarda da yüksek öğrenim hakkı verildi. Bu okullarda okuyanlar normal lise derslerini de aldıkları için üniversiteye giriş imtihanlarını kazanmakta ve çeşitli fakültelerde başarı ile tahsil görmekte güçlük çekmiyorlardı. Ayrıca, Kur''an okumayı öğrenmek ve genel din bilgisi almak isteyenlere kolaylık sağlamak için Diyanet İşleri''ne bağlı Kur''an kursları açıldı.

"Eğitim ve öğretimde birlik sağlamak" mânasına gelen "tevhîd-i tedrîsat" adını taşıyan kanununun hedefi "duyguda ve düşüncede" tek tip insan yetiştirmekti. Uygulama gösterdi ki bunun için bütün okulların milli eğitime bağlanması yeterli olmuyordu, bakanlığa bağlı okullarda duygusu, düşüncesi, ideolojisi, farklı nice insan yetişmişti, ayrıca demokrasilerde tek tip insandan değil, çoğulcu bir yapıdan söz edilebilirdi, marifet bu çoğulcu yapı içinde -belli alanlarda- birlik ve beraberliği sağlamaktı. Anlaşılan gerçek, yöneticileri yeni bir milli eğitim ve öğretim politikasına götürmesi gerekirken -bir kısmı da böyle bir anlayışa gelmiş iken- diğer kesim başa dönmeyi, tevhîd-i tedrisatı -bağlayıcı anayasa maddesi haline getirerek- daha sıkı bir şekilde uygulamayı, farklı düşünce ve alt kültür renklerine hayat hakkı tanımamayı savunur oldular. İmam hatiplere ve Kur''an kurslarına reva görülen muamele ise daha başka gerekçelere dayanıyordu. Bunları da inşallah gelecek hafta tartışalım.


24 yıl önce
Tevhîd-i tedrîsat kanunu ve din eğitimi (I)
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset