|
Ulusal Güvenlik
Ulusal güvenlik, ulusa yönelik tehlikeleri belirlemeyi, bunlara karşı alınacak tedbirleri ve bu tedbirlerle ilgili kararları alacak, uygulamayı yapacak kurumları içeren bir kavramdır.

Ulusa yönelik tehlikeleri, bunların önem sırasını ve alınacak tedbirleri kim, hangi kurum ve kuruluş belirleyecektir? Şüphe yok ki, ulus adına, ulustan aldığı yetki ile ona vekaleten karar alma selahiyetine sahip olan kurum; bu da demokrasilerde yalnızca siyaset kurumudur, seçilmişlerdir, iktidarı ve muhalefeti ile meclistir. Siyaset kurumu dışında kalan bürokratlar ile sivil toplum örgütlerinin fonksiyonları farklıdır. Sivil ve asker memurlar, karar alma durumunda olan kurumun isteği üzerine -veya önceden çıkarılmış kanun, alınmış karar gereği- raporlar hazırlar, bilgi verir, görüş bildirirler, alınan kararları uygularlar. Sivil toplum örgütleri ise -bir mânada siyaset kurumunun parçası olarak- ulusal güvenlik bakımından iktidarların aldığı kararları, uygulamaya koydukları tedbirleri izler, denetler, takdir, teşvik, tenkit, protesto... ederler. Ulusun, kendini yönetmesi (güvenlik tedbirleri almak da buna dahildir) için seçtiği siyasiler (meclis) dışında bir resmi veya sivil şahsın ve kurumun, "rapor, bilgi, fikir verme ve görüş bildirme" haricinde, ulusa yönelik tehlikeler ve alınacak tedbirler konusunda, seçilmişlerin iradesini sınırlayacak, baskı altına alacak ve yönlendirecek bir faaliyette bulunmaları, hem demokrasiye, hem de ulusal güvenliğe aykırı olur, zarar verir. Çünkü günümüzde ulusal güvenlik kavramı o kadar genişletilmiştir ki, bunu siyaset kurumunun elinden aldığınız zaman geriye hemen hiçbi siyasi faaliyet alanı kalmamaktadır. Bu da siyaseti seçilmişlerin elinden almak, atanmışlara -veya kendilerini atamışlara(!)- vermek demektir.

Güvenlik tehlikenin karşıtıdır, tehlike de ulusun maddi ve manevi varlığının fiilen zarar görmesi veya zarar görmesi ihtimalinin (vehminin değil) bulunmasıdır. "Ulus için neyin faydalı ve neyin de zararlı olduğuna kim karar verecektir?" Soruyu bu şekilde bir daha sormuş olalım. İnsanı birey olarak alırsanız, yetişkin bireylerin kendileri, henüz reşid olmamış çocukların ise hukuki temsilcileri, kendileri için faydalı veya zararlı olanı belirleme hak ve yetkisine sahiptirler. Nasıl yetişkin bireyin yetki vermediği birisi, onun için faydalı, doğru ve iyi olan şeye ve davranışa karar verme hakkına sahip değilse, yetişkin bireylerin ve himayelerinde olanların oluşturdukları ulus hakkında faydalı, iyi, uygun ve doğru olan şeye/davranışa/uygulamaya karar verme hakkına da, onlardan başkası (dolayısıyla ulusun yetki verdiği siyaset kurumundan başkası) sahip olamaz. Sahip olsun derseniz o sistemin adı demokrasi değildir, o güvenlik de ulusal (milli) değil, kendini milletin vasisi sayan bir avuç "kerameti kendinden menkul" çok bilmişlerin güvenliğidir.

Bazı uygulama örnekleri konuyu daha açık hale getirebilir:

Son birkaç yıldır ülkeye yönelen en büyük ve öncelikli tehlikenin ne olduğu konusunda, seçilmişler ile atanmış veya kendini atamışlar arasında görüş ayrılıkları vardır. Seçilmişler ile bazı sivil toplum örgütleri ülkemize yönelik tehlikeleri "hak ve özgürlüklerin demokrasiye sığmayacak ölçüde kısıtlanması, borç batağı, gelir dağılımındaki adaletsizlik, ahlaki çöküntü, kötü ekonomi yönetimi, buna bağlı olan işsizlik, açlık ve sefalet, uluslararası ilişkilerde yalnızlaşma" olarak sıralamakta iken mesela milli güvenlik kurulu -ki, bu kurulda hakimiyet, hem kuruluş satüsü hem de sivil üyelerin ürkeklik ve korkaklığı yüzünden seçilmişlerin değildir- irtica ve bölücülüğe ağırlık vermiş, bu tehlikeleri olduğundan büyük göstermiş, ağırlıklı ve millete pahalıya mal olan, zarar veren tedbirleri bunlara yöneltmiş, diğer/asıl tehdit ve tehlikeleri gölgede bırakmış, görmemiş, görmezden gelmiştir.

Bu konuda tartışılması gereken bir sürü mesele daha vardır: Küreselleşme olgusu karşısında güvenliğin ve güvenlik tedbirlerinin ulusla sınırlanması doğru mudur, vakıaya uygun mudur? İçerideki tehlikeler bile kökeni, dinamikleri ve tahrikleri bakımından içeriden midir? Menfaatlerini küreselleştiren uluslararası güç odakları, ulusların güçlü, huzurlu ve mutlu olmalarını, milli politikalar oluşturmalarını ve bu politikalarda -küresel güç ve menfaat odaklarının çıkarları ile çatışsa bile- ısrar etmelerine izin verirler mi? Vermezlerse -ulusal güvenlik kurumlarını yönlendirmek de dahil olmak üzere- neler yaparlar ve yapıyorlar? Bu durum karşısında küçük ve zayıf ulusların ne yapmaları gerekir?
#Ulusal güvenlik
#Sivil ve asker
23 yıl önce
Ulusal Güvenlik
"Milli menfaatler" denilen şey nedir?
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…