|
Zirvedeki çelişki

Sayın Demirel karşısına, istediklerini soran, verdiği her cevabı hararetle onaylayan bir gazeteci alıyor ve başlıyor konuşmaya; itiraz eden yok, tenkit eden yok, yanlışını doğrultan yok. Başta bilerek ve belli amaçlarla çelişkili ve tutarsız şeyler söylüyor, sonra giderek -her halde- söylediklerine kendisi de inanıyor, çelişkiyi ve yanlışı farkedemez hale geliyor. "İslam''ın en iyi, en mükemmel yaşandığı yer Türkiye''dir" diyor, arkasından "Meclis''te baş örtülemeyeceği gibi devletin okullarında da örtülemez" diyor. "Bölücülük yapma, dini istismar etme, dilediğini yap, istediğini söyle" diyor, arkasından başını örten bayanların devlet dairelerine ve okullara sokulmamasını istiyor. Merve Kavakçı için "tahrikçi ajan" diyor, arkasından -milletin ne dediği belli ve halkın olayı onun gibi değerlendirmediği apaçık ortada olduğu halde- "Milletim bunu böyle değerlendirecektir" diyor.

Daha önce de yazmıştık, Türkiye''de başını örten hanımlar okuma ve çalışmadan menedildikleri sürece bir kimsenin "İslam''ın en iyi yaşandığı yer Türkiye''dir" diyebilmesi için ya İslam''ı bilmemesi veya bilerek gerçek dışı konuşmayı tercih etmiş olması gerekir. Başörtüsü Kur''an''da vardır, İslam alimleri, dört mezhebin müctehidleri, hür ve Müslüman kadının başını da örtmesinin farz olduğunda (veya açmasının haram olduğunda) ittifak etmişlerdir. Bunlara inanan ve inancı sebebiyle başını örterek okumak ve kamu kurumlarında çalışmak isteyen bir bayana "Başını açmazsan okulda okumana, devlet kurumunda çalışmana izin vermem" denilen yerde İslam''ın en iyi değil, yalnızca yaşanabildiğinden nasıl söz edilebilir? Belli yerlerde namaz kılanlara, oruç tutanlara, alkollü içki kullanmayanlara, eşleri tesettürlü olanlara... da aynı muamele yapılmaktadır. Devlet muamelesinde, hakların dağıtımında halkı ikiye ayırır, inancı gereği başını örtenleri, namaz kılıp oruç tutanları bazı haklardan mahrum bırakırsa bölücülük yapmış olmaz mı? Sayın Demirel de bir devlet ve siyaset adamı, bildiğimiz kadarıyla yıllardan beri de cuma ve bayram namazlarını kılıyor, siyasi konuşmalarında Allah''a sığındığı, dua ettiği oluyor; bütün bunlar dini istismar olmuyor da başka siyasetçilerin veya vatandaşların inançları gereği yapıp ettikleri niçin dinin istismarı oluyor? Kim, hangi selahiyet ve bilgiye dayanarak insanların dinî davranışlarının samimi olanını, istismara yönelik olanından ayırabilir? Yapılan sosyal araştırmalar, kamuoyu yoklamaları ortada, halkımızın kahir ekseriyeti kızlarımızın ve kadınlarımızın başları örtülü olarak okumalarını, devlet dairelerinde çalışmalarını onaylıyorlar, başı örtülü olarak milletvekili olmalarını onaylayan vatandaşların sayısı da yarıdan fazla; şimdi Sayın Demirel''in "Ey milletim, ben yanılmışım, özür dilerim, elbette sizin dediğiniz olacaktır, olmalıdır" demesi gerekmez mi?

Bir de uluorta ülülemirden söz ediyorlar, Allah ve Resulü''nün emirlerine aykırı hareket etmenin fetvasını dinden (Allah ve Resulü''nden) almaya kalkışma çelişkisine düşüyorlar. Güya Allah "Ülülemire yani amirlerinize itaat edin" buyurmuş. Namaz kılmayan, bunu da "Allah namaza yaklaşmayın buyuruyor" diyerek Kur''an''a dayandırmaya kalkışan Bektaşi gibi bunlar da âyetleri çarpıtıyor, yarısını alıp diğer yarısını bırakıyorlar. Evet Allah "Amirlerinize itaat edin" buyuruyor, ancak aynı âyetin başında "Allah''a ve Resul''e itaat edin" diyor, amirleri de "sizden olan" şeklinde sınırlıyor. Dini, dili bilen, mantığını da yitirmemiş olan bir kimse bu âyetten "Allah ve Resulü''nün emirlerine aykırı da olsa amirlerinize itaat edin" anlamını çıkarabilir mi?

Geliniz büyük küçük, kadın erkek, sağcı solcu, islamcı milliyetçi... ne olursak olalım bu ülkede yaşayanlar olarak hepimiz sağduyunun emrine kulak verelim, ilmî ve sosyal gerçeklere, ideoloji şartlandırması içinde yaklaşmayalım, insanlarımızı inanç ve düşünceleri ile ihtiyaç ve menfaatleri arasında sıkıştırmayalım, evrensel hukuk metinlerine ve ilkelerine göre belirlenmiş özgürlük sınırlarını daraltmayalım, kimse kimseye kendi inancını ve düşüncesini dayatmasın, zorunlu olan ortak bağlayıcı alan dışında bireyler inandıkları ve düşündükleri gibi yaşasınlar. Bir de ülkenin patlama noktasına gelmiş sorunlarını örtmek için yapay mesele üretmeyelim, bunları kötü emellerimiz, ülkenin ve milletin aleyhine olan amaçlarımız için kullanmayalım!


25 yıl önce
Zirvedeki çelişki
Osman Yüksel Serdengeçti Meclis’te
Trump’ın sürreel barış anlayışı
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar