|
İslam devlete değil, ümmete emanettir

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı''nın davetlisi olarak, bir grup akademisyen ve gazeteci iki gündür Tunus''tayız. Vesilemiz, SETA''nın çıkardığı, Arapça yayın yapan "Ru''ye Turkiyye" dergisinin ikinci yılını doldurması; meselemiz ise Arap Uyanışı''nın işaret fişeğini yakan bu güzel diyarda yeni anayasa yapım sürecindeki iki ülkenin, Türkiye ve Tunus''un durumu hakkında bilgilenmek ve istişare etmek... Toplantının ayrıntılarını ve izlenimlerimi inşallah bir sonraki yazıda ele almak kaydıyla, kapanış oturumunda konuşan, Nahda Lideri Raşid Gannuşi''nin sözlerini aktarmak istiyorum.

Muhalif bir Müslüman münevver olan Gannuşi, bu uğurda işkence gördü, ömrünün 12 yılını hapiste, 22 yılınıysa sürgünde geçirdi. Devrimden sonraysa, seçimlere kadar Tunus''un başındaydı. Her ne kadar Ak Parti''yi örnek aldıklarını söylese de, daha Ak Parti kurulmadan çok evvel onu var eden politik ilkelerin (politik çoğulculuk, demokrasi, çokseslilik, vb.) İslâm''la çelişmediğinin teorisini yazmıştı. Gelelim Gannuşi''nin açıklamalarına...

Konuşmasına besmele ve salavatla başlayan Gannuşi, ilk olarak Türklere, dinin muhafazasına yaptıkları hizmetler dolayısıyla teşekkür etti. İslâm''ın kuruluşuyla beraber, din-devlet ilişkisinin sorunsallaştırıldığını ve Hz. Peygamber''in (s.a.v.) aynı zamanda bir devlet başkanı olduğunu hatırlattı. Vahiy olan ile içtihad olanı birbirinden ayırmanın gereğinden bahsetti. Hz. Peygamber''in (s.a.v.) ordu komutanıyken farklı, fıkhi bir meseleye yaklaşırken farklı olduğuna değindi. "İslâm dini içerisinde metne bağlı durumlar, bazen siyaset itibariyle farklı yaklaşmayı gerektirebilir ama siyasetin nihai amacı Allah''a yakınlaşmayı teşviktir" dedi.

Ayrıca İslâm''ın ilk döneminde din adamlarının aynı zamanda devlet adamı olduğunu, Emevilerden itibaren bu ayrımın alimlerin muhalefetine rağmen getirildiğini ve modern dönemde din adamlarının, devlet adamlarının memuru mertebesine indirildiğini söyledi.

Kendisine Fransa örneğini ve Atatürk''ü örnek alan Burgiba''nın dini nasıl kendi siyasetine alet ettiğinden örnekler verdi. Tevhidi tedrisat veya vakıf mallarına el koymak gibi bizim cumhuriyetin ilk dönem uygulamalarını Tunus''ta tekrarlayan Burgiba''nın, anayasaya "Devletin dini İslâm"dır" maddesini koyarak hem reformist dindar görünüp hem de nasıl dini hayatı cendereye soktuğunu anlattı.

Devrim sonrası yeni anayasada, yoğun tartışmaların ardından aynı ifadenin korunmasında karar kılındığını ama bunun esnek bir ifade olduğunu ve toplumun nasıl bir dindarlık üreteceğine kendisinin karar vereceğini belirtti.

Hz. Peygamber''in (s.a.v.) Veda Hutbesi''nde dini devlete değil, ümmetine emanet ettiğini anımsatan Gannuşi, "İslâm fıtrat dinidir. İnsanlar özgür bırakılırsa, zaten İslâm''ı seçeceklerdir. Dinin amacı da insanları kararları hususunda özgür bırakmaktır" diyerek sözlerini tamamladı.

Soru-cevap kısmında İslâm ve özgürlükle alakalı tesbitinin kulağa çok hoş geldiğini ama İslâm''ın özgürlük anlayışıyla seküler özgürlük mefhumun aynı olmadığına binaen nasıl bir özgürlüğü savunduğunu sordum. Cevaplaması için süre yetmedi. Nasipse bir dahaki sefere...

11 yıl önce
İslam devlete değil, ümmete emanettir
Bu ekmeğin kokusu yeter
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?