|
Ne aldık, ne verdik?

Otuz yıllık mücadele boş yere mi yapıldı, bunca şehidi boş yere mi verdik?

Aslında bu soruyu, hem iyi niyetli bulmuyorum hem de şehit ailelerine büyük haksızlık edildiğini düşünüyorum. PKK, kurulduğu ilk günden ve ilk saldırıyı yaptığı 1984"ten itibaren Bağımsız Kürdistan"ı hedefleyen yasa dışı bir örgüttü. Sonra demokratik konfederalizm, ardından demokratik özerklik dendi. En sonunda CHP"nin bile 2011 seçim beyannamesinde yer alan Avrupa Konseyi Yerel Yönetimler Şartı"na ikna oldu. Eğer birilerinin zihni, CHP"nin de vatanı bölmeyi amaçladığını söyleyecek kadar bulanmamışsa, PKK"nın 30 yılda geldiği nokta budur. Ve buraya gelinmesinde hayatlarından feragat ederek mücadele edenlerin, dik duranların rolü büyüktür.

Peki, neden PKK ile mücadelede sulh yolu tercih edildi?

Zira söz konusu olan bir iç meseledir. Millî Savunma Bakanlığı"nın açıkladığı rakamlara göre 1984-2009 arasında geçen sürede 32.000 PKK"lı "etkisiz hale getirildi". Bu rakamın üzerine üç yılda verilen kayıpları da ekleyin ve o gençlerin yakınlarıyla beraber düşünün. Karşınıza aşağı yukarı BDP"nin oy tabanı çıkar. Yani devlet tüm PKK"lıları silah yoluyla "etkisiz hale getirse" bile ortada siyasî ve sosyolojik olarak karşılığı olan bir realite var. Çünkü neticede öldürülenler, yabancı bir ülkenin düşman askerleri değil, bu ülkenin vatandaşları. Unutmayalım ki PKK, sadece yöneticilerinden ibaret de değil. Yaş ortalaması 19 olan ve en yoğun katılımın 15-17 yaşları arasındaki çocuklardan geldiği bir örgütten bahsediyoruz. Her ne kadar yanlış bir yola girmiş olsalar da, Türkiye"ye kan kaybettiren bir durum söz konusudur. O yüzden silahlı mücadele tek başına bir çözüm yolu sunmuyor. Devlet de bölünme tehlikesi bertaraf edildiği için diğer araçları yürürlüğe koyuyor.

Gelelim başlıktaki soruya... Ne aldık?

Öncelikle çocuklarımızı aldık. Sadece geçtiğimiz yıl asker, polis ve sivil 144 eve ateş düşmüş. Bu yıl başından itibaren cenaze gelmedi. Bugünden sonra ise inşallah hiç gelmeyecek. Artık ak saçlı analar-babalar, kara saçlı evlatlarını gömmeyecek. Bunu kazandık. İkincisi vatan bölünmeyecek, bunu kazandık. Üçüncüsü Türkiye silahların gölgesinden uzak olarak demokratikleşecek, bunu kazandık. PKK"ya Türkiye"nin demokratikleştiricisi rolü atfeden Beyaz Türkler "Bizi başkanlık sisteminden kurtarmadan bir yere bırakmam" diyedursun; özellikle son yıllarda Türkiye PKK"ya rağmen demokratikleşti, bundan sonra da PKK sayesinde demokratikleşmeyecek. Kürtçe seçmeli eğitimden anadilde savunmaya kadar son iki yıldaki reformların hepsi, şehit haberleri gelirken yapıldı. Ancak ülke olarak çok zorlandık. Ve artık önümüzde daha büyük bir demokratik atılım zorunluluğu var: Yeni anayasa. Bu süreçte, silahların devreden çıkarılması her konuyu daha rahat tartışmaya imkân sağlayacak.

Peki, PKK ne aldı?

Biz söyleyince inanmayanlara mecbur referans göstereceğiz. Ruşen Çakır, PKK yöneticilerinden Duran Kalkan"la yaptığı röportajda buna benzer bir soru soruyor. Aldığı cevap şöyle:

"Böyle bir anlaşma olmadığını, durumun siyasi süreç değerlendirmesinden kaynaklandığını, bir görüş ve strateji belirleyerek mücadele edip birtakım şeyleri değiştirmemiz gerektiğini anladık. İmralı"dan bize gelen mesaj, verilen bilgiler bu temeldedir. Artık şunu biliyoruz: Birileri bize hazır bir şeyler vermeyecek, bizler yöntemi değiştirerek mücadele edeceğiz ve kazanacağımıza da inanıyoruz (…)Açık söyleyeyim: Net bir proje göremiyoruz. Hiç yok da değil, bazı söylemler var, fakat çok kopuk birbirinden ve muğlak. Fakat biz buna rağmen, kendi kararımızla yapıyoruz. Çünkü her şeyin önü açılsın istiyoruz."

Yeterli bulmayanlar, Öcalan"ın sızdırılan İmralı notlarına da bakabilirler. Orada da ne idarî yapı ne de anayasaya ilişkin verilmiş hiçbir sözün olmadığı net olarak görülüyor.

Ak Parti hükümeti, nerdeyse iktidara geldiğinden beri yeni ve sivil bir anayasa çerçevesinde topyekûn bir demokratikleşme öngörüyor. Bu çerçevede adım adım, eski devletin asimilasyon ve inkâr politikalarına son verildi. PKK"nın dayanak noktası olan bu politika bertaraf edildi. Arap Uyanışı sürecinde, diktatörlerin silahla değil, sivil itaatsizlikle devrildiği bir dönemde PKK"nın Türkiye gibi demokratikleşme yoluna zaten girmiş olan bir ülkede silahla yol alması mümkün değildi. Uluslararası konjonktür de bunu dayatıyordu.

Şimdi sıra sadece Kürtlerin değil, hepimizin gasp edilmiş haklarını iade edecek bir demokratikleşme mücadelesine geldi. Mevcut durum, tüm Türkiye için kazan-kazan formülüne çıkıyor. Otuz yıllık cuntalarla, ölümlerle, suikastlerle yazılmış kanlı bir sayfa, inşallah bir daha açılmamak üzere kapanıyor. Türkiye, silahların siyaseti belirlemediği bir döneme adım atıyor.

11 yıl önce
Ne aldık, ne verdik?
Bu laiklik anlayışına alışacaksınız
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…