|
Canavar nasıl kösteklenir?

Yanılmıyorsam otuz-kırk yıl kadar önce şimdi adını hatırlayamadığım bir Batılı siyasetbilimcinin şu düşündürücü sözünü okumuştum: Beyaz Saray’da veya Kremlin’de bir delinin oturduğunu düşünelim. Dünyanın ne büyük bir tehlike ile karşı karşıya olacağını tasavvur edebiliyor musunuz? Tasavvur etmiş ve korkmuştum. Şimdi tehlike çok daha yakın, kapıya dayanmış durumda. Hatta 22 Ağustos, 10 Ekim veya 24 Ekim tarihlerinde İran ve Suriye Hiroşima’dan beter bir hücuma maruz kalabilir, çılgınların şifa bulmaz saplantısı olan Armegedon Savaşı başlatılabilir.

Hiroşima dersi ile uyuşturulmuş ve robotlaştırılmış Japonlar ile, belki bizim yazarlarımızın birçoğu da Tahran, Isfahan ve Şam’ın, Meşhed’in haritadan silinişini, milyonlarca kişinin ölüşünü “dünya azıcık karıştı gibi!” diyerek televizyondan seyreder, ertesi gün de yazarlarımız “Demokrasi cephesine, lâik dünyaya baş kaldırmaya cesaret eden Ahmedînejad ve Şiîler cezalarını buldu” diye kınalı yazılar döktürürler.

İspanya bankalarından birisine bağlı bir uluslararası araştırma kurumunun araştırmasına göre, Türkler ve Japonlar ülke ve dünya sorunlarına en az ilgi gösteren milletler imiş. (Radikal, 12 Ağustos 2006 Cumartesi). Türkler konuşurmuş, fakat tepki göstermezmiş. Şimdi de doğru konuşanlarımız hükümette de yok değil, fakat yapılması gerekeni yapıyor muyuz? Heyhat! 2003 yılında bîtap Kabil’e, Almanların bir hukuk eğitimi programı dolayısı ile gitmiştim. Afganistan’a, sadece iş alanı bulduğu için giden bir Müslüman işadamı, dönüş yolculuğunda insanı sinirden çatlatacak bir duygusuzluk ve sırıtma ile bana şu müjdeyi vermişti: -Amerika Afganistan’ı vurdu, şimdi de sırada İran var, İran’ı da mutlaka vuracak!

Bazı medd-ü cezir akıllı yazarların birgün bir doğru yazısına rastlıyor, övmekte acele ediyorum. Daha sonra öyle içler acısı bir canavar yardakçılığı yazısına rastlıyorum ki, övdüğüm için kahroluyorum. 12 Ağustos 2006 tarihli Hürriyet’de “İngiliz komplosu” başlığı altında Yeni Şafak’ı hedef ve aklınca alaya alan yazar gibi! Yine aynı gazetede, İsrail’e karşı imza verme günahını işlediği için sapır sapır titreyen bir yazar, bu cürmünü bağışlatmak için, Birinci Dünya Savaşı’nda bizi Araplar’ın arkadan vurduğunu, Yahudiler’in Türklere ihanet etmediğini, “ağzı emzikli çocuklar vaveylasından vaz geçilmesi”ni, Gerzeklik Tarihi başlığı altında yazıyor. Tam anlamı ile bir intak-ı Hakk! Allah söyletiyor! Gerçekten de İttihat ve Terakkî’den beri bütün gerzekler bu terâneyi söyler dururlar. Nitekim aynı gazetede İlter Türkmen, Araplar için tekrarlanan “bizi sırtımızdan hançerlediler” nakaratından söz ediyor ve eleştiriyor.

Allah aşkına, imzamızı geri alın da hem siz rahat edin, hem biz! Bahanenizi de size ben -sevabına- veriyorum: Cuma günkü yazımda İslâmcı tayfası ile birlikte hiçbir metni imzalamadığımı beyan etmiştim. Oysa insanlık hali, yanılmışım: İslamcı tayfası, müflis goşistler ve hattâ belki ikinci Cumhuriyetçiler de bu metni imzalamışlar! Bütün Holocoust kurbanları ve Beyrut’u mahveden caniler önünde özür dileyerek imzamı geri alıyorum. (Vaad Bebe’nin ruhundan özür dilemeye ne gerek var? Anne Frank gibi bir hatıra defteri yok ki!) Ağzı emzikli bebek vaveylâsından lütfen vaz geçelim! -Geç bakalım! Fakat asıl vaveylânın “ya veyletâ leyteni lem ettehız fülânen halîla!” haykırışı ile kendi hançerinden çıktığını inşallah görmez de nâdim olursun! Vâveyla dediğin böyle olur!

Ertuğrul Özkök’e göre de “şimdi diyalog zamanı imiş” Evet, her zaman diyalog zamanıdır, ne var ki diyalog Chomsky ile olur, Olmert’le değil!

Bir ara bir yazısından benden söz ederken “dünya görüşümüz taban tabana zıt!” diyen Oktay Ekşi’ye yarım ağızla selâm! Çünkü “şimdi karşımızda uluslararası hukuku hiçe sayan bir İsrail var” diyor. Fakat ardından yine perdeyi yıkıp viran ediyor: “İsrail’in Hizbullah’a karşı kullandığı şiddeti meşru ve makul sayıyoruz.” Bu cezirden sonra yine bir akıl ve vicdan meddi geliyor: (İsrail’in) bu hukuk tanımazlığının hesabını sormanın, tüm çağdaş uluslara düşen bir insanlık borcu olduğunu söylüyoruz- Dilinize sağlık! Ancak bu soruyu sorduğunuz için canavar’ın antisemitler Kara Kitabı’na, oradan da refikiniz Özdemir İnce’nin Gerzekler Tarihi’ne geçtiğinizin farkında değil misiniz? Bırakın lütfen bu ağzı emzikli çocuk edebiyatını!

Acı mizah bir yana, Sayın Ekşi çok doğru söylüyor: Amerika, İsrail ve İngiltere ittifakı’na bu hukuk tanımazlığın hesabını sormak, gerçekten de tüm çağdaş uluslara düşen bir insanlık borcudur! Fakat Şer İttifakı’nda insanlık bilinci olsa idi, esasen bu cinayetlere kalkışmazlardı. Dindar görünmekle birlikte, ölümden sonra hayata inanmayan materyalistler oldukları için, başka milletleri köleleştirmek ve Müslümanları da sivrisinek gibi yok etme saplantısı ve silâh gücü üstünlüğünün sarhoşluğu ile, kendilerini doğruya çağıranlarla ancak alay ederler. Geçenlerde Hasan Pulur’un yazdığı gibi(!) çok büyük bir tehlike yaklaşmaktadır.

Armageddon Savaşı canîce saplantısının baş müneccimi, kendi gözünde asrın Mordehay’ı Bernard Lewis Hazretleri, İran’a nükleer saldırı için eşref saati, 22 Ağustos öncesi olarak ilân etmiş, işareti vermiştir. Kur’an-ı Kerim’in Ehl-i Kitab ile işbirliği çağrısı, Abant Helva Sohbetleri için değil, bugün içindir. Bir hafta içinde, Fransa, Rusya Devletler Topluluğu, Çin ve katılacak İslâm ülkeleri ile diğer devletler, Canavarın “golem”i olarak kurulan BM yerine yeni ve gerçek bir BM kuruluşunun, eskisinin statüsü ile derhal kurulduğunu ilan edip de ABD ve müttefiklerine “kendine gel!” ihtarını yapmazlarsa, “dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç!” demekten başka yapacak birşey kalmayabilir!

18 yıl önce
Canavar nasıl kösteklenir?
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi