|
Biyolojik savaş mı bilmiyoruz ama psikolojik savaşı görmeliyiz

Dünyayı kasıp kavuran, devletleri savuran, insanları evlerine kapatan koronavirüs salgınının bir biyolojik saldırı olup olmadığını bilmiyoruz. Bu konuda çeşitli iddialar ve ciddi komplo teorileri dolaşıyor. Tam ağız olmasa da birbirlerini yarım ağızla suçlayan devletler var. Bu iddiaların kolay kolay doğrulanması mümkün değil, hele hele salgının böylesine tehdit oluşturduğu dönemde hiç değil. Ayrıca benzer iddialar başka zamanlarda da hep konuşuldu ancak hiçbir zaman kesinlik kazanmadı. 11 Eylül saldırılarının üzerinden neredeyse 20 yıl geçti, o olayla ilgili benzer komplolar dile getirildi, kimse oralı olmadı, herkes bildiğini okudu.

Koronavirüs ile ilgili komplo teorilerini güçlendirecek çokça kitap, makale ve film var. Bu kitapların arasında yer alan ABD’li biyoloji profesörü Irwin W. Sherman’nın yazdığı “Dünyamızı Değiştiren On İki Hastalık” başlıklı kitabın 238 ve 239’uncu sayfalarında bir senaryo yer alıyor. Kitaptaki senaryoya göre kuşlardan insana geçen bir virüs Çin’de ortaya çıkıyor. Nasılsa Asya’da ortaya çıktığı ve kuşlardan insana bulaştığı için tüm dünya umursamıyor. Ama virüs insandan insana geçecek şekilde mutasyona uğruyor ve kıtalar arası uçuşla Avrupa ve ABD’ye de ulaşıyor. Büyük panik havası yaşanıyor.

“İsyan başlar, hastaneler hücuma uğrar. Eczaneler soyguna uğrar, hastaneler can çekişenlerle tıka basa dolar. Doktor, hemşire ve hatta tabut sayısı yetersizdir. Okullar ve iş yerleri kapanır, ulaşım durur fakat vaka ve ölümlerin önüne geçilemez. İnsanlar maske takar. Kalabalığa karışmaz, hatta tokalaşmaz. Borsa çakılır, ekonomi çöker…”

Koronavirüsün bir biyolojik saldırı olup olmadığını da belki hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz ama oluşturduğu hava üzerinden birilerinin psikolojik harp peşinde olduğunu gözden kaçırmamamız lazım. Devletler arasındaki psikolojik savaşı malzeme gaspı üzerinden görüyoruz. Devletler sadece maske üzerinden bile neredeyse birbirleriyle savaşın eşiğine gelecekler.

ABD’li profesörün, senaryoyu bu şekilde sıraladıktan sonra kullandığı şu ifadeler dikkat çekicidir: “Bu senaryo bir kurgudur, fakat filmin-bu kez ‘H5N1 gribi’ adıyla-kimi bölümleri Çin’de, Türkiye’de ve Fransa’da çoktan oynamıştır.”

ABD’li bilim adamının söylediği filmin hangi bölümleri Türkiye’de oynandı bilmiyoruz. Ancak senaryosunda anlattığı şeylerin Türkiye’de olması için canhıraş bir şekilde çabalayanların olduğunu biliyoruz. Birilerinin tıpkı senaryoda anlatıldığı gibi sağlık sisteminin çöküşü başta olmak üzere bu salgın üzerinden isyan çıkartma peşinde olduğunu ve bunun için psikolojik harbin bütün metotlarını uyguladığını görüyoruz.

Psikolojik savaş ortamı doğunca Türkiye’de bunun için hazır kıta bekleyen bir güruh var. Bu güruh, Gezi olaylarından beri her kriz anını psikolojik cephe savaşına çeviriyor. Virüsün Çin’de ortaya çıkmasının ardından hemen heyecana kapılıp, tez zamanda Türkiye’ye gelmesi duasına çıktılar. Virüs gelmedikçe gerildiler, Türkiye önlem aldıkça öfkelendiler. Tek dertleri var, Türkiye yansın yıkılsın ve sonunda eskiden olduğu gibi efendilerinin kucağına otursun.

Sosyal medya ve internet tabanlı başta WhatsApp olmak üzere iletişim platformlarından her gün kötülük senaryoları paylaşan, uydurma ses kayıtlarıyla toplumda panik oluşturmak için gayret sarf eden yüzlerce hain 7/24 kötülük peşinde koşuyor. Bunlara bir de gerçek kişiler eklendi bu süreçte. Sanal ortamda dolaştırılan yalanları sözde sormak maksadıyla dillendiren ve yayan kimi vekiller ve gazeteciler var. ABD’den gönderilen dolarla maaş alan bir ana haber sunucusu, 2018 ekonomik terör saldırısının gerçekleştiği günden beri dile getirilen ‘devlet mevduatlara el koyacak’ yalanını salgın günlerinde tekrarlıyor. Korkusu, salgın ekonomiyi çökertmezse hükümet bundan güçlü çıkar. Dolayısıyla salgının yanı sıra bir de böyle yalanlarla milleti panikletip bankalardan parasını çekmesini sağlamak.

Bir de Muhammed Bin Selman’ın gönderdiği paralardan beslenen bir medya güruhu var, onlar da aldıkları paranın hakkını vermek için Türkiye karşıtı her yalanın tetikçiliğini yapıyor.

Bir yandan da 31 Mart seçimlerinde Erdoğan karşıtlığı üzerine oluşturdukları siyasetle belediye başkanı olanlar var. Millete hizmet etmek yerine çamur atma yarışına girdiler bu süreçte. 15 Temmuz’da darbeye kalkışan alçak Fetullahçıları Türkiye’nin beyni olarak gören, yüksek lisanslı Cumhuriyet kadınının kocası, her gün İstanbul için sokağa çıkma yasağı isterken, 48 saatlik sokağa çıkma yasağı kararı ilan edilince “Bana söylemediler” diye ağlamaya başladı. Günlerdir sokağa çıkma yasağı gelsin diye ağlayanın sokağa çıkma yasağı ilân edilince yapabildiği tek şeyin bedava Sözcü gazetesi dağıtmak olduğu ortaya çıktı.

Evet, koronavirüs bir biyolojik savaş mıdır, bilmiyoruz. Ama her kriz döneminde olduğu gibi bu salgın dolayısıyla birilerinin psikolojik savaş peşinde olduğu kesin…

#Koronavirüs
#Biyolojik
#Savaş
4 yıl önce
Biyolojik savaş mı bilmiyoruz ama psikolojik savaşı görmeliyiz
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti