|
Mesele Katar değil, siz hâlâ anlamadınız mı?

Gezi olayları sırasında Türkiye düşmanlığı ile nam saldığı için adı İngiliz Selin’e çıkan Selin Girit, o tarihte şöyle bir mesaj paylaşmıştı: “Yoğurtçu formundan bir öneri: Duran adam değil, durduran adam olalım. Ekonomiyi durduralım. Tüketmeyelim. Altı ay tüketmeyin. Dinleyecekler.”

Bugünlerde Katar meselesi yeniden revaçta. Malum geçtiğimiz günlerde Katar Emiri Türkiye’ye geldi, Türkiye ile Katar arasında 10 anlaşma imzalandı. Bu anlaşmaların genel olarak içeriğine bakınca Türkiye’ye doğrudan ve dolaylı yatırımları içeriyor. Bu işler neticesinde dünyada çok önemli miktarda fon yöneten Katar Yatırım Otoritesi Türkiye’ye fon aktaracak.

Bu anlaşmaların yapılması içimizdeki İngiliz Selin’leri çok sinirlendirdi. Ümit Özdağ’ın açıklamaları dolayısıyla zaten zor günler geçiren muhalefet, Katar meselesine dört elle sarıldı. Yok efendim Borsa İstanbul’un yüzde 10’u ucuza satılmış, yok efendim bu paralar Katar’ın değilmiş. Dinleyince “Allah Allah bunların başına taş mı düştü?” sorusunu sorduracak itirazlar yükseldi. Ancak, CHP’li Ali Mahir Başarır’ın bilinçaltından fırlayan “TSK satıldı” cümlesi bütün maskelerin düşmesine sebep oldu. Tabii Başarır’ın açıklamalarını tevil etmeye çalışanlar da oldu. “Efendim aslında onu söylemek istemedi” türü teviller ile durumu kurtarmaya çalıştılar ancak bunların bir önemi yok. Darbe yapma ihtimali zayıflayan ordu, CHP için satılmış ordudur, gerisi lafügüzaftır.

Katar meselesini tabii ki bu kadar basit geçiştiremeyiz. Katar üzerinden başlatılan tartışmalar Türkiye’nin son 10 yılında yaşanan olayların omurgasını oluşturuyor. Türkiye’nin son 10 yılda gösterdiği direnişi kırmak için yapılanların bir parçasıdır Katar tartışması.

2010 yılında kaset kumpasıyla Türk siyasetinin dizaynı ile başlayan sürecin devamıdır yaşadıklarımız. 2012’de hedeflenen ne idiyse, Gezi sürecinde maksat ne idiyse, 17-25 Aralık’ta neye kalkıştılarsa, 15 Temmuz’da amaçlanan ne ise bugün onun devamını yaşıyoruz.

Fetullahçı teröristleri CIA adına kumanda eden Enver Altaylı’nın iddianamesinde yer alma biçimine bakarsak Katar konusunu çok daha iyi anlarız. İddianame yer alan bilgilere göre Altaylı, 2017 yılının Ağustos ayında ABD’de yaşayan ve ABD istihbaratıyla yakın ilişki içinde olan üst düzey FETÖ’cü Bilal Ekşili ile görüşüyor.

Görüşme içeriği adeta Türkiye’de yapılacakların yol haritasını oluşturuyor:

1. Türkiye’de muhalifler birleştirilmeli,

2. Halk sokağa dökülmeli,

3. Halkın tek başına sokağa dökülmesi bir anlam ifade etmez, halkın cebine dokunulmalı, ekonomik kriz tetiklenmeli, Almanların bu konuda bir çalışması var,

4. Suudi Arabistan ve Katar’dan Türkiye’ye para akışı engellenmeli.

Bu senaryo size de çok tanıdık gelmiyor mu? Bu dört madde son dört yıldır ana gündemimiz değil mi? Peki Enver Altaylı, Amerika’da bu senaryoyu dillendirirken, Türkiye’de ne oluyor? Ana Muhalefet Lideri, tank paleti fabrikası üzerinden Katar’ı hedef alıyor. Başka ne yapıyor Kemal Kılıçdaroğlu? Altaylı’nın işaret ettiği Almanların medyasına konuşuyor. 2017 Ağustos’unda Alman Focus dergisine konuşan Kılıçdaroğlu’nun, “Türkiye’de hâlihazırda hiç kimse için güvenlik garantisi olmadığını söylüyorum, ne canınız ne de mal ve mülkünüz için” ifadeleri sakın kimse Türkiye’ye yatırım yapmasın çağrısında bulunuyordu.

Kılıçdaroğlu, İngiliz Selin gibi ekonomiyi durduralım çağrısı yaparken, aynı tarihlerde ekonomik tetikçilerin aparatları sözde kredi derecelendirme kuruluşları peş peşe Türk ekonomisi aleyhinde raporlar yayınlıyordu.

15 Temmuz’da tankla yapamadıklarını 2017’den beri bank ile yapmaya çalışıyorlar. Onun için Türkiye’ye yatırım yapan yerli ve yabancı kim varsa onu hedef alıyorlar. Mehmet Ali Alabora ne demişti: “Mesele ağaç değil, hâlâ anlamadın mı?”

Aynı süreç devam ediyor mesele Katar değil, hâlâ anlamadınız mı?

#Katar
#CHP
#FETÖ
3 yıl önce
Mesele Katar değil, siz hâlâ anlamadınız mı?
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi