|
Para olursa portakal da satın alınır çiçek de

“Plana göre, … hükümetine karşı düşmanlık, güvensizlik ve korku uyandırmaları, yaymaları ve geliştirmeleri için gazetecilere, editörlere, Müslüman vaizlere ve diğer fikir adamlarına 150 bin dolar rüşvet dağıtacaklardı.”

Bu satırlar, ABD’li gazeteci-yazar Stephen Kinzer’ın “Darbe” adlı kitabından alıntı. Kinzer, bu kitapta ABD’nin dünyada açık-gizli, örtülü veya aşikâr müdahale ettiği, darbe yaptırdığı ülkeleri ve yönetimleri anlatıyor.

Alıntı yaptığım plan ise 1953’te İran’da yapılan darbenin planı. İran petrollerini millileştirme kararı alan Musaddık hükümetini devirmek için kafa kafaya veren ABD ve İngiliz istihbaratları, yukarıdaki planı yapmışlar. Planın çokça ayrıntısı var ama bugünlerde bizi en çok ilgilendiren bölümü ‘satın alınan kişiler’.

Alıntı yaptığım satırda Musaddık ismini çıkararak, üç nokta koydum. Zira oraya istediğiniz ismi yazabilirsiniz. Özetle emperyalistleri rahatsız eden hükümetleri de diyebilirsiniz.

Türkiye 2013 Gezi olaylarından bu yana sosyal medyada başlayıp yabancı sermaye destekli medya ile devam eden algı operasyonlarıyla karşı karşıya. İşin iyi tarafı hep aynı yalanları söylüyorlar, kötü tarafı ise hiç pes etmiyorlar, aynı yalanları farklı konularda söylemekten bıkmıyorlar.

Gezi’de söylenen yalanların aynısını 17-25 Aralık’ta söylediler. Bu yalanlarını 15 Temmuz’a kadar ısrarla söylemekten imtina etmediler. 15 Temmuz’dan sonra aynı yalanları finansal terör saldırılarında ve normal terör saldırılarında da söylediler. Suriye’ye yönelik harekâtlarda “Şehit sayımız daha fazla, hükümet gerçek sayıyı söylemiyor” diyenler, bugünlerde “Koronadan ölenler daha fazla, hükümet gerçek sayıları söylemiyor” diyor. Yalan aynı, konu farklı.

Evet, Türkiye’de bir müdahale süreci yaşandı, bitti mi onu da bilmiyoruz. Ve bu müdahale sürecinde 1953 İran darbesinde olduğu gibi gazeteciler başta olmak üzere çeşitli kişi ve kesimler satın alındı. Zaman zaman bunların kim olduğuna ilişkin tartışmalar yaşandı. Kimi yargılandı, kimileri de ülkeden kaçıp satın alanlara sığındı.

Biz kişiler ve olaylar üzerinde tartışırken, yöntemler üzerinde hiç kafa yormadık. Mesele satılan veya satın alınan ya da satın alan mıdır? Maalesef biz sadece o kısmı mesele ettik. Satın alma yöntemleri üzerinde hiç durmadık.

Bugünlerde yabancı sermaye tarafından beslenen medya kuruluşlarından çok şikâyet ediyoruz da, bu sermayenin Türkiye’ye nasıl geldiği, niye geldiği konusunda bir tespitimiz var mı? Meseleyi RTÜK’e havale ederek veya yargıya havale ederek çözmüş mü olacağız?

Dünyada en büyük basın skandallarına imza atan Rupert Murdoch’un sahibi Fox Broadcasting Company, 2006 yılında bir satın alma yaparak Türkiye’de bir kanal açtı. Görünürde Türk ortağı olduğu için durumu mevzuata uydurmuş gibi görünüyor. ABD’den her ay yüzbinlerce dolar geliyor, kimse bu paranın hikmetini sorgulamıyor.

Bu kanalın enkırmeni finansal terör saldırısı yapıldığı 2018 Ağustos’unda yapılan manipülasyonun aynısını yaparak, korona bahanesiyle bankalardaki paralara el konulacak yalanını söylüyor. Bunun üzerine kıyamet kopuyor, savcılar soruşturma açıyor, RTÜK ceza yazıyor. Peki, mesele basit bir yalan mı?

Enkırmen, bunları söyledikten sonra piyasalarda neler oldu baktınız mı, her kriz döneminin ana aktörü JP Morgan neler yaptı takip ettiniz mi? Gerçi BDDK’nın swap işlemlerini sınırlaması bir şeyin fark edildiğini gösteriyor, ancak yeterli değil.

2014 yılının ortalarında Bank Asya’nın A grubu hisse sahiplerinin böyle hisselere sahip olacak nitelikleri taşımadıklarına ilişkin bir habere imza atmıştı ekonomi muhabirimiz Cahit Saraçoğlu. SPK, hakkında Bankacılık Kanunu’na muhalefetten işlem başlatmıştı. Ta ki 15 Tem-

muz’a kadar soruşturmayı sürdürmüştü o zaman SPK yönetimi.

Söz konusu kanalın enkırmeni bu salgın döneminde bankacılık sistemimizin tamamına saldırıyor, uluslararası spekülasyon şirketi JP Morgan operasyon çekiyor, Türkiye’den paralar kaçırılıyor ve yapılan tek şey RTÜK eliyle ceza vermek.

Cemal Kaşıkçı cinayeti üzerine dünyayı ayağa kaldırıyoruz. Ama bu cinayetin bir numaralı zanlısının Türkiye’de paravan yöntemlerle medya sahibi olmasını ve milyonlarca dolar aktarmasını hiç göremiyoruz.

Eğer sadece satın alınanlarla ilgili işlem yaparak yetinirsek, daha çok algı şamarı yeriz. Mesele satın alınan hatta satın alan değil. Mesele satın alma yöntemi. Bu satın almalar pazarlarda gerçekleşmiyor. Şayet bu yöntemlerle ülkemize getirilen milyon dolarların izini sürmezsek, daha çok “satılıklar” edebiyatı yaparız. Para varsa isteyen portakal satın alır, isteyen çiçek.

Bu yazıyı boş verin. Hazır evde oturup bol bol tv izlediğimiz şu sıralarda “Bir Medya Patronunun Portresi: Murdoch” belgeselini izleyin...

#Gezi
#Para
#Portakal
4 yıl önce
Para olursa portakal da satın alınır çiçek de
Bir mahkûmiyet kararı
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?