“Filistinlilerle/Araplarla Savaş”a ayarlı güvenlik politikaları çöktü. Son elli yıldır İran’la çatışmacı tezi kullanıp varoluşunu güvenceye almaya dönük tez çöktü. Zira hem İran hem İsrail bu “çatışma” tezinden güç sağlıyordu.
Coğrafyamızda devrim niteliğinde iki çok önemli şey oldu ve bu, bölgenin bütün jeopolitik güç haritalarını değiştirecek. Biri Türkiye’nin hafızasının yerine gelmesi. Diğeri İsrail’in aklının karışması. Osmanlı sonrası bölgesel düzenin ürünü İsrail, bu hafızanın devreye girmesiyle korkunç bir varoluş krizi yaşıyor, yaşayacak.
Türkiye’nin hafızasının yüz yıl sonra geri gelmesi, kendi tarih ve coğrafya havzasına yönelmesi, Osmanlı sonrası Batılıların bizim coğrafyada kurduğu bütün düzenleri altüst ediyor, edecek. Aslında şu an coğrafyada, Osmanlı’nın çöküşü kadar büyük bir olay yaşanıyor. İşte bunun sarsıntıları ile yüzleşiyoruz. O deprem Türkiye’dir!
Coğrafyanın rejimleri ve toplumları, 20. yüzyılın korkularını bilinçaltlarında o kadar canlı yaşıyorlar ki; bu büyük kırılmayı algılamakta zorlanıyorlar. Bu, Türkiye’de bile böyledir.
Çünkü 20. yüzyıl hepimiz için korku yüzyılıdır. Emanet bir yüzyıldır. Dondurulmuş bir yüzyıldır. Eğer bu korku bilinçaltından atılırsa, asıl korkması gerekenlerin İsrail ve 20. yüzyıl aparatları olduğu açıkça ortaya çıkacaktır.
Bu yüzden işte bu özgüveni patlatmak için cesur cümlelere, büyük iddialara, kararlı duruşlara ihtiyacımız var.
İsrail’in Suriye’ye saldırısı doğrudan Türkiye’ye saldırıdır. Suriye’den çok Türkiye’yi hedef almaktadır. Zaten bunu kendileri de itiraf etmekte, Türkiye’nin Suriye’ye yerleşmesini önleme amaçlı saldırılar yaptıklarını resmi ağızdan dile getirmektedir.
Garip bir şekilde, bu konuda abartılı bir açıklama trafiği yaşamaktayız. Kanaatimce bu abartma korkudan kaynaklanmaktadır.
Suriye’nin güneybatı bölümünde işgaller, Türkiye-Suriye sınırına yakın Akdeniz bölgesine hava saldırıları, Türkiye’nin askeri üs kurmayı planladığı tesislere göz göre göre saldırılar İsrail’in Türkiye ile savaşı açık etmesidir.
Bu saldırıların elbette Türkiye’yi durdurma gücü yoktur. Burada amaçlanan gürültüyü artırıp Batı dünyasında Türkiye üzerinde baskı oluşturmak, Suriye yönetimini korkutup Türkiye ile arasına mesafe koymasını sağlamaktır.
Ancak Batı’nın güç parçalanmışlığı böyle bir amacı imkânsız kılacaktır. İsrail’in bu tezinin de bir karşılığı olmayacaktır. Zira Türkiye, Batı’dan gelecek tazyiklere eskisi gibi açık bir ülke değildir.
Tam da Avrupa savunması için Türkiye’den destek istendiği bir dönemde bu hiç mümkün olmayacaktır. Bu arada, Gazze’deki soykırım İsrail’in Batı’daki destekçilerini büyük oranda zayıflatmış, parçalamıştır.
İsrail ne yaparsa yapsın Türkiye’nin bölge genelinde ortak güvenlik alanları inşasını engellemesi mümkün değildir. Suriye’de belirlenen her askeri üs kesinlikle kurulacaktır. Suriye ordusu modernize edilecek, hava savunması sağlanacak, güçlü bir Suriye inşa edilecektir.
İsrail, Gazze ve Batı Şeria’dan sonra Lübnan’ı ve Ürdün’ü baskı altında tutuyor. Aynı baskıyı Suriye ve Mısır’a da yaymaya çalışıyor. Bu ikisi mümkün olmayacaktır.
Kendini bölgenin patron devleti sanan İsrail, zayıflıklarının farkında. Daha da önemlisi bütün bölge İsrail’in zayıflıklarının farkında. Hayal ettiklerine ulaşamayacağını pekâlâ biliyor.
Muhtemelen bölge ülkeleri, Batı’daki güç parçalanmasının biraz daha belirginleşmesini bekliyor. Ondan sonrası İsrail için tufan olabilir ve olacaktır.
İsrail’in bu haliyle bölgesel patron olma imkânı kesinlikle olmayacaktır. Daha bir avuç Gazzeli savaşçıyı dize getiremeyen bir ülkenin yeni hayaller peşinde koşmasının sonu intihar olacaktır.
İsrail istese de istemese de Türkiye, Suriye ve Lübnan ortak güvenlik alanı inşa edilecek. Bu artık önlenebilir bir durum değil. Her ne provokasyon denenirse denensin, PKK bütünüyle Türkiye’ye saldırı pozisyonuna itilsin bunu önlemek yine mümkün olmayacaktır.
Açık ve net: Türkiye İsrail’in bütün sınırlarına yerleşecek. Golan’a yerleşecek. Güney Lübnan’a yerleşecek. Gazze’ye ulaştırabileceği bütün silah ve direnç unsurlarını ulaştıracak. Doğu Akdeniz’de alabildiğine güç inşa edecek, denizden çevreleme de yapacaktır. İsrail’i çevreleyecek, kendi içine hapsedecektir.
Böyle devam ederse Türkiye İsrail’i kuşatacaktır. Öyle Yunanistan’ı ortak ilan etme, Rum Kesimi’ni askeri üsse dönüştürme, Türkiye’ye karşı askeri ittifaklar kurma sonuç getirmeyecek. Rum Kesimi de Yunanistan da Türkiye ile çatışmanın sonuçlarını iyi hesap edecek tecrübelere sahiptir.
Artık Türk-İsrail çatışması kaçınılmazdır. Yarın Suriye’deki Türk askeri unsurlarına, hava üslerine, bölgedeki Türkiye çıkarlarına yapılacak herhangi bir saldırı, retorik değil doğrudan askeri karşılık bulacak, cevabını Tel-Aviv semalarında alacaktır.
Her saldırıdan sonra İsrail daha da sıkıştırılacak, bölgeden tecrit edilecek, Akdeniz’de kıyıya mahkûm edilecektir.
Bu saatten sonra İsrail’in yapacağı tek şey, Türkiye’nin önünde diz çökmektir. Onlar için savaşı önlemenin tek yolu budur. Başka hiçbir yolu olmayacağını kısa zaman içinde daha net göreceğiz.
Artık bütün bölgede İsrail’e karşı savunma pozisyonu terkedilecek, doğrudan saldırı pozisyonuna geçilecek. Bu da İsrail’in imhası olacaktır ve kimse bunu engelleyemez.
İşte bu sonucu şu an İsrail üretiyor. Biz buna intihar diyoruz!
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.