|
Borsa rekoru, dolar ve ekonomik savaş

Türkiye seçime gidiyor, seçim sonrasında nasıl bir belirsizlik yaşanacağını kimse öngöremiyor. İç siyasi kriz, terör ve Kuzey Irak''a operasyon gibi aslında ekonomiyi sersemletmesi beklenen kriz beklentileri ortadayken Türk ekonomisinin bundan hiç etkilenmemesi nasıl açıklanabilir? Ben kendi adıma şimdiye kadar tatminkar bir açıklamaya şahit olmadım. Garip biçimde borsa rekor üstüne rekor kırıyor, döviz değer kaybediyor. Sanki sanal bir durum var ortada. Bir serap gibi. Seçim sonrası yine tek parti hükümeti kurulacağı, Türk ekonomisinin sağlam temeller üzerinde olduğu gibi açıklamalar da pek ikna edici değil. Çünkü suni bir görüntü var.

Bazıları Türkiye''ye yoğun dolar girişi bulunduğunu, bunun petrol parası olduğunu, bir buçuk trilyon dolara yakın paranın bir kısmının Türkiye''de dolaştığını ancak bunun kısa süreli olduğunu söylüyor. Türkiye''ye uzunca zamandır petrodolar aktığını biliyoruz. Ekonomideki istikrar görüntüsünün büyük oranda bundan kaynaklandığını da.

Peki bu serseri para neden Türkiye''ye geliyor? Dünya genelinde dolardan kaçış seyri izliyoruz. Başta Asya ekonomileri olmak üzere bir çok ülke elindeki dolar rezervini azaltmanın yollarını ararken, bu piyasalardan çıkarılan doların bir bölümü neden Türkiye''ye yöneliyor? Sadece kısa vadeli yüksek kâr amaçlı bir durum mu bu? Öyleyse bize ne faydası olacak? Bir gecede Türkiye''den çıkması muhtemel olan ve bir kısmı da kontrol dışı olan bu sermayenin bize kalıcı ekonomik güven sağlaması mümkün mü? Elbette ekonomi uzmanları bunun analizi yapacaktır. Ama ben kendince uzun süredir izlediğim bir eğilimi paylaşmak istiyorum. Daha doğrusu bazı notlar aktaracağım:

ABD ekonomisi ve doların küresel çapta değer kaybı üzerine bir süredir felaket senaryoları yazılıyor. Hatta bazıları bunu ABD''nin Armageddon''u olduğunu, büyük çöküşün habercisi olduğunu bile söylüyor. Bunu söyleyenler arasında ciddi ekonomi otoriteleri de var. Doların değer kaybının kısa vadede ABD''nin dış ticaret açığını kapatmada etkili olabileceğini ama uzun vadede, diğer faktörlerin de etkisiyle, ABD ekonomisini çöküşün eşiğine getirebileceğini, dolar üzerinden dünya ekonomisini kontrol etme imkanı kalmayacağını belirtiyor.

ABD dış ticaret açığı 2006''da 860 milyar dolara çıktı. Borcu 3 trilyon doları aştı. Büyüme hızı 2006''da 3.3 iken 2007''de 2.1''e düştü. 2008''de bu rakamın 0.5 olması bekleniyor. Bu olumsuz tablo her geçen gün daha da kötüleşiyor. Dış ticaret açığını kapatmak için ayda 70 milyar dolar yabancı yatırıma ihtiyaç duyuyor. ABD ekonomisini finanse eden Çin ve diğer ülkeler artık çok cömert davranmıyor.

ABD''nin en büyük finansörü olan, aylık ortalama 20 milyar dolar artışı olan Çin, 1 trilyon dolarlık dev bir birikimi yatırım fonuna dönüştürüyor ve dolara yatırımdan vazgeçiyor. Bu miktar artık ABD ekonomisine gitmeyecek.

Doların düşüş seyrine bakalım: 2002''de bir euro 0.87 dolar iken şimdi bu oran 1.36. Bu süre içinde dolar yüzde elli değer kaybetti. Aynı süre içinde doların altın karşılığındaki değer kaybı da dramatik.

Çin, Rusya ve Avrupa Merkez Bankası ortaklaşa doların değerini tedrici bir şekilde düşürüyor. Çin ticari önceliğini yakın çevresine, Rusya''ya vermeye başladı. ABD''nin dolar üzerinden Batı ekonomisini değil, Çin, Rusya ve gelişmekte olan ülkelerin ekonomisini kontrol ettiği düşünülürse, bu çevrelerin dolara savaş açmalarının politik yönü daha iyi anlaşılır.

ABD ekonomisi ve doların düşüşünden hareketle küresel ekonomik krizin kaçınılmaz olduğunu iddia edenler, bugünkü süreci 1930''lara benzetiyor. O dönemdeki ekonomik çöküş, 2. Dünya Savaşı''na yol açmıştı. Bugünkü ekonomik savaş da bir çeşit dünya savaşını davet ediyor.

“Terörle savaş” doktrini, buna bağlı olarak yürütülen örtülü operasyonlar, işgaller, rejim değişiklikleri aslında böyle bir savaşın yaşandığına işaret ediyor. Ancak nedense bu savaşın ekonomik boyutu göz ardı ediliyor.

Türkiye''ye yönelen dolar akışını, klasik kriz alanlarını; rejim sorununu, terör, Kuzey Irak meselesini bile boşa çıkaran bu iradeyi dikkatle izlemek gerekiyor. Küresel kırılmanın siyasi ve askeri boyutu kadar ekonomik boyutunun da göz önünde bulundurulması, varolan ekonomik savaşın aslında bir çok cepheyi şekillendirdiğinin fark edilmesi, Türkiye''nin bu savaşın neresinde olduğunun anlaşılması mümkün.

Ekonomideki istikrar ve rekor denemeleri elbette son derece mutluluk verici. Ancak, bu boyutun da bir şekilde hatırlanması gerekiyor. Türk ekonomisindeki son gelişmelerin bana hatırlattıklarını paylaştım sadece…

17 yıl önce
Borsa rekoru, dolar ve ekonomik savaş
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…
Riyakâr Bey ile ‘Yamyam’ Biraderler