|
Hayalin ötesine geçmek!

1993 yılından bu yana yapılmakta olan Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk, Kardeşlik ve İşbirliği Kurultayı''nın onuncusu, Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi ile (TİKA) Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk, Kardeşlik ve İşbirliği Vakfı(TÜDEV)''nca ortaklaşa düzenlendi. Kurultayın MHP''nin inisiyatifinden çıkıp Ak Parti hükümetinin kontrolünde yapılması, iç politikada yol açtığı tartışmalar bir tarafa, benim açımdan, hükümetin ilk kez Türk dünyası ya da Orta Asya''yı bu derece önemsemesi açısından önemli. İktidara gelir gelmez, Avrupa Birliği yolunda dev adımlar atan, içteki radikal reformların yanısıra AB ortak dış politikasına yakınlaşan, Ortadoğu''ya yönelik cumhuriyet tarihinin en önemli açılımını gerçekleştiren AK Parti iktidarı, nedense bugüne kadar Orta Asya''dan hep uzak durdu.

Türk dünyası ya da Orta Asya politikalarının belli çevrelerin kontrolünde olmasının yol açtığı psikolojik ön kabul, bu soğukluğun oluşmasında muhtemelen rol oynamıştır. Öteden beri, Ak Parti''nin bir Orta Asya girişimi olması gerektiğini ısrarla dile getirdim. AB ya da Ortadoğu''ya yönelik enerjinin bir benzerinin Orta Asya''ya yansıtılması gerektiğini, bu yönün eksik kaldığını vurguladım ve bunu sorguladım. Bölgeye yönelik girişimin duygusallıktan çıkarılıp küresel politikalarda gördüğümüz gibi rasyonel bir çizgiye çekilmesi gerektiğini, Kafkaslar, Hazar ve Orta Asya''da ABD politikalarına paralel bir yol izlemenin bu açığı kapatmayacağını, yine Rusya ve Çin''in bölgeyi hızla denetimi altına alan etkinliğinin iyi izlenmesi gerektiğini, Türkiye''nin Atlantikçi ve Asyalı güçlerin bölgesel kapışmalarının kurbanı olmaması için Bir “Türkiye inisiyatifi” olarak adlandırılacak köklü politikalar üretmesi gerektiğini söyledim ve buna gücünün yeteceğine hep inandım.

Başbakan Tayip Erdoğan''ın, kurultaydaki konuşmasında altını çizdiği maddeler çok önemliydi: Kalıcı Ekonomik Ortaklık Tahkimi''nin oluşturulması, dil birliğinin geliştirilmesi, ortak tarihin yazılması ve bunun ders kitabı olarak okutulması, Türkçe Konuşan Devletler Topluluğu oluşturulması ve küresel politikalarda bu topluluk adı altında birlikte hareket edilmesi. Oldukça somut kalıcı nitelikleri olan bu önerileri gerçekleştirmesi mümkün mü?

Atlantikçi ve Asyalı güçler arasındaki Hazar/Orta Asya kapışmasının bölgeyi hızla yeni bir Ortadoğu''ya dönüştürmekte olduğu, Hazar çevresinin ve Kafkaslar''ın 21. yüzyılın en büyük çatışma alanları olmaya doğru sürüklendiği, Batı ve Asya arasındaki nüfuz savaşının küresel ölçekte kamplaşmanın temelini oluşturduğu bir dönemde, Türkiye''nin, ABD ve İngiltere paralelinde politikalarla bunları başarması mümkün değil. Tek başına Asyalı güçlerle de başaramaz. İki dünyanın küresel iktidar ve pazar paylaşımından azami ölçüde yararlanıp, bunlardan kısmen bağımsız bir Türkiye varlığı için en azından mücadele edilmelidir. Keşke bunlar, on yıl önce yapılabilseydi. Bölge bu kadar paylaşılmadan önce bu somut projeler hayata geçirilebilseydi. Çünkü artık Orta Asya, bugün büyük oranda paylaşıldı. Ne yazık ki Türkiye etkinlik mücadelesinin ana aktörlerinden değil. ABD''nin, İngiltere''nin, Rusya''nın, Çin''in ve Hindistan''ın yanında Türkiye''nin ne kadar yeri var? İran''ın bile bu büyük satranç oyunundaki hamleleri birilerini aşırı kızdırırken Türkiye, 1990''dan beri ABD; İngiltere ve İsrail''in dışında bölge için hiçbir inisiyatif geliştiremedi. Duygusallık bitti.

Yeni bir dünya var. Bu dünya, Ortadoğu ve Orta Asya merkezinde şekilleniyor. Batı ile Doğu arasındaki ilişki Soğuk Savaş döneminden çok farklı. Dünyanın ekonomik, siyasi ve askeri ağırlık merkezi Batı''dan Doğu''ya kayıyor. Yıllarca “Adriyatik''ten Çin Seddi''ne” sloganları attırılan Türkiye, bu sloganların ABD ve İngiltere için atıldığını çok geç fark etti. Bakü-Ceyhan gibi “milli onur” düzeyine çıkarılan projelerin bile İngiliz emperyal stratejilerine göre belirlendiğini hâlâ anlayamadık.

Ama yine de geç değil. Çünkü Orta Asya, bu yüzyılın jeopolitik oyunlarının tam merkezinde. Öyleyse, duygusallıktan, dar milliyetçi bakıştan, işe yaramayan kardeşlik nutuklarından biraz uzaklaşıp, yüzyılın nasıl şekillendiğini görerek, nasıl bir Asya inşa edileceğine bakarak biz de bu bölgede varolmalıyız. Bu yüzden, hükümet, ilişkilerdeki bugünkü seyri tatmin edici bulmamalı. Dünyanın ağırlık merkezini oluşturmaya başlayan bu bölgedeki bütün imkanlarıyla varolmanın yollarını aramalı. Ve hiçbir zaman, Kafkaslar ve Orta Asya''ya yönelik politikaları iç politik çıkara tahvil etmemeli.

Küresel fay hattını oluşturan coğrafyanın insanları Antalya''da elbette bunları tartışamıyor. Bazı konuşmacıların politik ufukları “terörle mücadele” ve “dini ekstremizm” gibi ABD''nin imparatorluk dedikodularından öteye geçemezken, biz neleri hayal ediyoruz!

18 yıl önce
Hayalin ötesine geçmek!
Kara dinlilerle milletin savaşı
Biden sonrası ihtimaller
Köprü
Yenildiler
Jeopolitik buhran