|
Hepsi bu kadar mı?

CENTCOM''un, yani ABD''nin Ortadoğu, Asya ve Afrika''daki güçlerinin, Irak ve Afganistan''da şu an devam eden savaştaki askerlerin, Büyük Ortadoğu Projesi''ni geliştiren merkezin ve beş yıldır terörden işgallere kadar yaşanan bütün acıların ve çirkinliklerin mimarı olan birimlerin en üst yöneticisi ve 27 ülkedeki 250 bin ABD askerinin patronu olan Orgeneral John Aabizaid birkaç cümlede her şeyi özetlemiş. Barış ve özgürlük getirmek için gelenlerin, aslında kafalarında hangi düşüncelerin olduğunu çarpıcı biçimde ortaya koymuş.

“1920 ve 30''larda Avrupa''da faşizmin yükselişi İkinci Dünya Savaşı''na temel oluşturmuş. Şimdi de İslamcı militanların yükselişi varmış. ABD bu tehdidi bastırmazsa Üçüncü Dünya Savaşı çıkacakmış. Dünya üç tehditle karşı karşıyaymış: Arap-İsrail krizi, İslamcı militanların yükselişi ve İran...” ABD bu tehditlere karşı dünyayı koruyormuş. Faşizme karşı korumuş. Komünizme karşı korumuş. Şimdi “İslam tehdidi”ne karşı koruyormuş.

Göz yaşartıcı bir kahramanlık efsanesi. Bu efsaneler üzerinden yürütülen bir dünya egemenliği, küresel sömürge harekatı. Faşizme karşı savaş verenler, gerçekten yeni faşizm dalgasının mimarları olduğunu, bu dalganın dünyayı tehdit ettiğini işte böyle kamufle ediyorlar. İnsanlığı sanal bir düşman paranoyası ile böyle dize getiriyorlar...

Yaşanan sürecin dünya savaşı olduğu ve daha da yayılacağı başından beri biliniyordu. Yeni dünya savaşının faşizmle ya da İslamcı militanlıkla hiçbir ilgisi olmadığını, doymak bilmez bir dünya egemenliği hırsından kaynaklandığını ve tek sorumlusunun bizzat ABD olduğunu bilmeyen mi kaldı?

Birinci Dünya Savaşı''nın gerçek sebebi neyse, İkinci Dünya Savaşı''nın gerçek sebebi neyse, bazılarına göre üçüncü, Soğuk Savaş''ı da katanlara göre Dördüncü Dünya Savaşı''nın gerçek sebebi de aynı. Sadece formatlar, sadece düşmanlar, sadece yöntemler değişti. Ancak bütün gezegeni kontrol etmek, yönetmek, sömürmek isteyen güçlerin amaçları hep aynı oldu. Ve bu güçler aslında hiç değişmedi.

Üstelik bu gerçek ilk kez ifade edilmiyor. CIA eski Başkanı James Woosley; Abizaid''den çok daha önce bunu söyledi. 2003''ten beri bu köşede tartıştığımız gerçekler şimdilerde en üst düzeyde ifade edilir oldu. Ne demişti Woosley? Soğuk Savaş''ı “Üçüncü Dünya Savaşı” olarak tanımlayan Bill Clinton döneminin CIA Başkanı, Amerika''nın “Dördüncü Dünya Savaşı”nda olduğunu, bu savaşın Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarından çok daha uzun süreceği”ni ilan etmiş, düşmanları ise dini yönetimler, faşist yönetimler ve İslamcı örgütler olarak nitelemişti.

“Türkiye bir karar vermeli” demiştim o zaman. “Afganistan''la başlayan, Irak''ta süren bütün Ortadoğu''ya ve İslam coğrafyasına yayılacak ve Türkiye''yi de vuracak olan Amerikan-İngiliz imparatorluk savaşında, sömürgecilerle birlikte mi hareket edecek yoksa bu ülkenin tarihine ve geleceğine mi sahip çıkacak. Bu karar şimdi verilmezse sonra verilemeyecek. Zira süreç Türkiye''yi de tehdit eder hale geldi. Hangi ''koalisyon'' içindeyiz? Seçimimizi yapalım: 4. Dünya Savaşı''nda işgalcilerin safında mıyız?” diye sormuştum. Türkiye hala karar vermedi, veremedi. Kendini tehdit eden sürece direnmenin yolunu bile bulamadı. Bırakın direnmeyi kendine bir yol bile çizemedi. Moğollar karşısında kurbanlık koyunlar gibi sırasını bekleyen hanlıklar misali kafası karışık, eli kolu bağlı bekliyor.

Irak''tan çekilmeye karşı olan Abizaid, “bu savaşta yenilemeyiz” diyor. O zaman geriye tek bir seçenek kalıyor: Daha fazla güç, daha şiddetli savaş, daha fazla yıkım, daha fazla acımasızlık! Öldürülen 655 bin kişi kimin umurunda! İran, Suriye ve başka ülkeler sıradayken yolun başındayken durmak, dönmek olur mu? Irak''tan çekilmek olur mu? Peki ne öngörüyor olabilir o zaman?

“6 aylık süremiz var. Ya ABD muradına erecek ya da silahlarımızın gerçek gücünü herkese tattırabileceğimiz bir ''Dünya Savaşı''na hazır olun” mu diyor ABD''li komutan? İkinci Dünya Savaşı''nda Tokyo''ya, Dresden''e yaptıklarını mı yapacaklar Bağdat''a! Şehir sularını kaynatıncaya kadar, metalleri eritinceye kadar mı bombalayacaklar? ABD''nin onurunu böyle mi kurtaracaklar?

Unutmasınlar… Bağdat, Şam, Kudüs ve bu topraklardaki nice şehir, kaç tane Amerika''yı tarihe gömdü. Her yıkımdan sonra küllerinden yeniden dirildi. Özgürlüğüne ve onuruna kavuştu. Yine öyle olacak. Yine ayakta kalacaklar. Ama bugün Bağdat''ı Dresden''e çevirme planları yapanlar, Bağdat için Guernica senaryoları çizenler o zaman olmayacak. Hele bu yüzyılda, hele bölgenin yeniden dirilmeye çalıştığı bir dönemde bu şehirler bütün kabus senaryolarından daha güçlü çıkacak, daha aydınlık ve daha parlak bir gelecek için dirilecek. Unutmasınlar! Bu topraklar nice imparatorlukları tarihe göndü. Onları da gömecek!

17 yıl önce
Hepsi bu kadar mı?
Şafağa karanlıkta yol alarak varılır
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir