|
Kral neden geldi!

1966 yalında Türkiye'ye gelen Kral Faysal'dan sonra ilk kez bir Suudi Kralı Türkiye'yi ziyaret etti. Kalacağı otelin hazırlanması, limuzinleri, 17 uçak dolusu insan gibi medyatik konular ve Türkiye-S. Arabistan ilişkilerinin seyri bir tarafa, bu ziyaret Riyad yönetiminin belki de kurulduğundan bu yana başlattığı en radikal dış politika açılımının daha doğrusu arayışının çok önemli bir parçası.

Soğuk Savaş dönemindeki ABD/İngiliz bağımlılığının artık kendisine gelecek güvencesi sağlamadığını gören, Birinci Körfez Savaşı'ndaki tutumu nedeniyle büyük itibar kaybına uğrayan, 11 Eylül saldırılarından sonra açıkça hedef gösterilen Suudi Krallığı, ABD bağımlılığını dengelemek için enerji/güvenlik ekseninde sürpriz adımlar atıyor.

El Kaide'nin ve 11 Eylül saldırılarında adı geçenlerin büyük çoğunluğunun Suudi kökenli oluşu ardından ABD'deki şahin çevrelerin, krallığın yakılmasına yönelik açık ifadeleri ve ülkenin doğusundaki Şii bölgelerin ayrılmasına yönelik süreç, Riyad yönetimi için yeni güvenli limanlar arayışını zorunlu hale getirdi. Bugün hala ABD'nin bölgedeki en yakın müttefiki gibi duran S. Arabistan'ın son üç yılda yürüttüğü arayışlara bakınca Irak, Filistin, Lübnan'a yönelik saldırıların ve İran ile Suriye'ye yönelik saldırı tehditlerinin Riyad yönetimini ne kadar endişelendirdiği, aslında kendisinin de hedef olacağına dair kanaatini güçlendirdiği ortaya çıkıyor. S. Arabistan'ın güvenli liman arayışı başarılı olursa Krallık kendini adeta yeniden kurmuş olacak. En azından bütün Ortadoğu'yu kapsayan kaostan sıyrılma yolunu bulacak.

Suudi yönetimini ABD'den uzaklaştıran adımların ilki 2 Eylül 2003'te gerçekleşti. Veliaht Prens Abdullah'ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'le yaptığı görüşme S. Arabistan'ı, 1926 yılından bu yana Rusya ile ilk kez bu kadar yakınlaşıyordu. Ziyaret, Ortadoğu'da taşların yerinden oynadığı, Rusya'nın bölgedeki en önemli petrol üreten müttefiki Irak'ı kaybettiği, ABD'nin OPEC'i devre dışı bırakmak ve Rusya ile Suudi Arabistan arasında rekabete yol açarak dünya petrol piyasasını kontrol etmek için Irak'ı elinde tutmaya çalıştığı bir dönemde gerçekleşti.

Dünyanın en büyük petrol üreticisi iki ülke, petrol ve doğal gaz fiyatlarının belirlenmesi amacıyla 5 yıl süreli anlaşma yaptı. Bununla da kalmadı, Riyad ve Moskova savunma anlaşmalarının kapılarını açtı. Afganistan'da ABD ile birlikte Rusya'ya karşı savaşan ve Sovyetler'in yıkılmasından ciddi etkisi olan Riyad, güvenlik ve silahlanması için de ABD-İngiltere dışında seçenekleri devreye soktu. Soğuk Savaş döneminin iki düşman ülkesi bir çok alanda şaşırtıcı işbirliğine giriyordu.

Suudi diplomasisinin ikinci manevrası Pakistan oldu. Prens Abdullah, 200 kişi ile gittiği Pakistan'dan çok önemli anlaşmalarla döndü. İki ülkenin nükleer işbirliği konusunda anlaştığı, Pakistan'a ait nükleer başlık takılabilen füzelerin S. Arabistan'a verilmesi konusunda anlaşma yapıldığı bildirildi. Böylece İsrail'in nükleer gücüne karşı bir denge oluşturulması amaçlanıyordu.

Bir sonraki adım Çin oldu. Artık Kral olan Abdullah'ın 22-24 Ocak 2006'da Pekin'e yaptığı üç günlük ziyaret de, S. Arabistan'ın kuruluşundan bu yana bu ülkeye yapılan ilk üst düzey ziyaret oluyordu. Beş anlaşma yapıldı. Enerji alanındaki ortaklıklar ve savunma alanındaki işbirliği tabi ki en önemlileriydi. ABD çıkarları ile hiç de örtüşmeyen bu anlaşmalar, enerji bölgelerini birer birer ele geçiren ABD'ye karşı Çin'e Ortadoğu'da bir kapı açıyordu. Aslında çok eskilere dayanan askeri anlaşmalar ise alenileştirildi. 1980'lerde gizli pazarlıklarla verilen CSS-2 balistik füzeleri modern versiyonlarıyla yenilendi, tabi Pekin'in askeri teknolojisi ve ürünleri S. Arabistan savunmasındaki yerini aldı.

Bir diğer adım, 24-27 Ocak 2006 tarihlerinde atıldı. Kral Abdullah, dört günlük bir ziyaret için Hindistan'a gitti. Bu ziyaret de, diğerleri gibi, 50 yıl sonra yapılan ilk en üst düzey ziyaret oldu. Rusya ve Çin'le yapılan anlaşmaların hemen hemen aynısı Hindistan'la da yapıldı. Hindistan Başbakanı Manmohan Singh, Kralı havaalanında karşıladı. (Cumhurbaşkanı A. Necdet Sezer'in bu yöne bir talebi geri çevirdiğini hatırlatalım.) Kralın onuruna yapılan davete 10 bin kişi katıldı. Enerji karşılığı silah anlaşmaları bu ülkeyle de yapıldı. Büyüyen Hindistan ekonomisinin enerji açlığını karşılama konusunda cömert davranan S. Arabistan, karşılığında savunma desteği aldı.

İşte sürecin son adımı Türkiye oldu. 40 yıl sonra ilk kez bir Suudi Kralı Türkiye'ye geldi. Bu ziyaret sadece ekonomik ya da Arap sermayesini Türkiye'ye çekmekle sınırlı değil. Daha çok güvenlikle ilgili. Riyad'ın yeni Ortadoğu düzenine karşı arayışlarıyla ilgili. Türkiye de benzer arayışlar içinde değil mi? ABD müttefiki Türkiye'nin Rusya ve Çin'le yakınlaşmasının altında yatan gerçek gündeme dikkat edelim. Türkiye'nin Yeni Ortadoğu Düzeninin ortağı iken nasıl kurbanı olmaya başladığına dikkat edelim. İsrail'le bu kadar yakınken, İsrail savaş uçakları Konya uçuşlar yaparken, pilotları Türkiye hava sahasında eğitilirken, Lübnan krizine neden en fazla Türkiye'nin ses çıkardığına dikkat edelim. İki ülke de hızla silahlanıyor, ABD kaynaklı savunma sistemlerinin dışında alternatif kaynaklara yöneliyor, özellikle füze sistemleri üzerinde çalışıyor. Batı kaynakları, iki ülkenin de nükleer silahlanmaya gidebileceğine dair iddialarını yüksek sesle dile getirmeye başlamadılar mı?

Bir konu daha var: Şii yükselişine karşı bir "Sünni eksen" oluşturulması düşüncesi. Ama bu bir başka yazı konusu.
18 yıl önce
Kral neden geldi!
Bir milat olarak Gazze
Çok eğleniyormuş
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm