|
“Kürdistan"ı işgal” ve Türk tehlikesi!

Türkiye''nin Kuzey Irak''a operasyon ihtimali, sadece PKK ve Kuzey Irak yönetimi değil, Irak''taki bütün taraflar, Avrupa Birliği özellikle de ABD ve İngiltere tarafından telaş içeren cümlelerle tartışılıyor artık. Bu güçlerin, “operasyon”u “savaş”, “işgal” gibi kavramlarla ifade etmelerini nasıl anlamalıyız?

Konunun PKK''ya yönelik terörle mücadele operasyonu olmaktan çıkıp Türkiye''nin Irak''ı ya da Irak''ın bir bölümünü işgal girişimi olarak nitelenir oluşu krizin de, krize yönelik reaksiyonun da nitelik değiştirdiğinin göstergesi. Çünkü bu siyasi söylem, bugüne özgü krizden değil, tarihsel perspektiften, siyasi miras iddiasından kaynaklanıyor. İngiltere''nin ya da İngiliz siyasi dilinin konuyu “Kürdistan''ı işgal” olarak görmesi hem Kuzey Irak hem de Irak''a yönelik İngiliz emperyal hedeflerini deşifre etmekten başka ne anlam ifade ediyor?

En son Financial Times''ın , “ABD ile uzun yıllar süren ittifak, parça parça, AB''ye girme olasılığı buharlaşıyor. Buna karşın Ankara yeniden düşünmeli. Örneğin, İsrail''in geçen yaz Lübnan''daki Hizbullah''ı ezmek için yaptığı başarısız girişimi düşünün” şeklindeki tehdit/uyarısının bir ittifak ilişkisinden doğan “dostça uyarı” olduğunu düşünebilir miyiz? Yoksa bu, hem Irak''ı hem de Kuzey Irak''ı sahiplenmenin, Türkiye''nin “kendilerine ait” olan bu toprakları tehdit etmesine duyulan öfkenin mi işareti? Elbette öyle.

ABD''nin ya da İngiltere''nin de hareket noktası, tarihi Musul/Kerkük tartışmasına dayanıyor. PKK''ya da, Kuzey Irak''taki hakimiyetlerine de buradan bakıyorlar. Türkiye''nin istikrarsızlaşması, etnik çatışmaların içine sürüklenmesi, bütünlüğünün ve sınırlarının tartışmaya açılması, Türklere ve Kürtlere rağmen Kürdistan üzerinden bir bölgesel projenin hayata geçirilmesinin dayanağı da Musul/Kerkük. Böyle olunca, Türkiye''nin reaksiyonu da nitelik değiştirip, terörle mücadele konseptinden çıkıyor. Musul/Kerkük projelerinden hareketle beslenen tehdide Türkiye''de Musul/Kerkük''ü merkeze alan bir reaksiyon geliştiriyor. Bundan sonra PKK ve terör iki taraf için sadece bir çatışma aracı olarak kalacak. Ama kriz, bölgesel bir hal alacak. Tehdidi besleyenler işte şimdi bu siyasi dili, çatışmanın dilini kullanıyorlar. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt''ın “PKK mı Barzani mi” sözü, aslında bu dilin Türkiye için ne anlama geldiğinin anlaşıldığını göstermesi açısından önemliydi.

Türkiye''nin iki müttefiki, yanlarına aldıkları İsrail''le birlikte şimdi Türkiye''yi bir var oluş çizgisine, bir ölümcül noktaya sürüklüyor, iç siyasi yapısını, dış politikasını, bölgesel pozisyonunu yeniden dizayn etmeye girişiyor. Operasyon yapılıp yapılmamasına ilişkin tartışma, sadece iç iktidar paylaşımı ya da dar anlamda terör sorunu olarak algılamak, özellikle bu dönemde tehdit edici. Burada konu, Türklerle Kürtlerin inisiyatif alanından çıkıp bölgesel dizaynın bir unsuru haline gelerek bizim için Türk-Kürt çatışması oluyor. ABD içinse yeni bir Ortadoğu, yeni güç dengesi, yeni bir ganimet..

“Türk tehlikesi” önümüzdeki dönemde sıkça duyacağımız ifadelerden biri olacak. Gelişmeler bu nitelemeyle birlikte ele alınacak. Bugünün tehdidini besleyenler, gelişmelerin bu cümleden anlaşılması için oldukça gayretli olacak. Daha şimdiden Irak''taki iç siyasi yapı, “Türk tehlikesi”ne göre şekillenmeye başladı. Başbakan Nuri El Maliki, Kuzey Irak''a “Türk tehlikesi”ne gelerek Barzani''ye tam destek verdi. Böylece içeride kaybettiği gücü sağlama almaya çalıştı. Bu tavrı Sünnilerle arasını daha da kötüleştirirken, bazı Şii gruplarla da sorunlarını büyüttü. Maliki ile Barzani''nin Kerkük merkezli dayanışması, Arap dünyası ve içerideki uzantılarını oldukça kızdırdı.

K. Irak, ABD''nin Irak işgalindeki tek zaferi. Bu bölgenin Türkiye, Araplar, İran ya da Irak içindeki gruplar tarafından istikrarsızlığa sürüklenmesi zaferi ortadan kaldıracak. O zaman Irak sadece bir hezimet olacak. Şimdi hem müttefikleri olan bir ülke için varoluşunu tehdit eden bir tehlike üretiyorlar hem de o ülkenin savunma refleksinin karşısında duruyorlar. Bu açık bir düşmanlıktır. Burada düşmanlık Türklerle Kürtler arasında değil, Türklerle ABD ve İngiltere arasındadır.

Bölgeye müdahale, operasyon değil savaş olarak algılanacağı için, giderek belirginleşen bölgesel savaşın en sıcak cephesi olarak öne çıkabilir. Etnik ve mezhep eksenli çatışmalara bir yenisi daha eklenebilir. Belki İran-Türkiye arasında krizlere neden olabilir. ABD ile ilişkileri koparabilir. AB rüyasına son verebilir. Ya da krizden bunalan Türkiye''yi ABD''ye sığınmak zorunda bırakabilir. Bunlar ihtimal dahilinde. Ancak istemediğimiz böyle bir çatışmadan uzak durmak için kimsenin hiçbir çözüm formülü geliştiremediğine özellikle dikkat etmek gerekiyor.

Şimdilik operasyondan savaşa, terörle mücadeleden bölgesel krize, ittifaktan hesaplaşmaya sürükleniyoruz. ABD K. Irak üzerinden Türkiye''nin iç siyasi yapısını dizayn etmeye girişirken Türkiye''nin reaksiyonu da Irak''ta bir şeyleri değiştirmeye başlıyor. Sanki biz savaşa gitmesek savaş bize gelecekmiş gibi bir tablo var ortada.

17 yıl önce
“Kürdistan"ı işgal” ve Türk tehlikesi!
Uğur Mumcu suikastı ve Selam-Tevhid örgütü!
Türkiye’yi yeni bir 28 Şubat’a götürmek isteyen zihniyet Özel’in CHP’sinde hortlatılmak mı isteniyor?
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!